Merhaba bu haftanın kelimlerini sevgili Bonheur belirlemiş. Ayrıca ben bu hafta, ilk hafta yazdığım öykünün devamını getirdim, ilk öyküyü okumayanlar buradan okuyabilir.
https://kirmiziruh.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-1.html
Kelimeler : Kedi - Film - Keman - Hasret - Ağaç
"29 harf arasına sıkışmış devrik bir cümleyim ben" elindeki notu tekrar tekrar okudu. Kitaptan mı alıntıydı bu yoksa replik miydi? Neden böyle bir
cümleyi koymuştu kitabın arasına, ona ne demek istiyordu. Yoksa kendisinin de aynı şeyleri hissettiğini mi anlatmaya çalışıyordu.. Aklından tüm bu sorular geçerken, hayatının
özeti olan yeni bir cümle daha karşısında duruyordu. Acaba başka not ya
da altı çizili bir şey var mı diye kitabı inceledi, yoktu. Kitabı
okumaya çalıştı ama aklını veremedi. Saatine baktı, vakit henüz erkendi ama
o, günü yarılamış gibi hissetti.
İçinde garip bir huzursuzluk oluştu, böyle hissettiği anlarda yaptığı şey geçti yine aklından, gitmek... Yaptığı en iyi şeydi bu, çünkü kendisini huzursuz mutsuz eden şeylerden anca bu şekil sıyrılabiliyordu, kendince bir savunma şekliydi belki. Bu herkesin yapabileceği bir şey değildi ardına bakmadan gidebilmek. Güçlü olduğu için mi gidiyordu yoksa kendini güçsüz hissettiği için mi? Kıpırdamadan oturduğu yatakta, uzun uzun düşüncelere daldı. Sabah sevdiği sokak kedileri geldi aklına, onlara benzetti kendini, okşayan bir ele hasret ama örselendiğini hissetiği an tırnaklarını gösterip, kaçıyordu.. Farklı olmak için uğraşanların aynı olduğu bir dünyada, farklılık adına hiç bir şey yapmıyordu. Onu bu kadar özel ve güzel kılan şeyde buydu belki. Günahlarıyla sevaplarıyla, hatalarıyla doğrularıyla yanlışilarıyla yalnızca kendisiydi. Tüm kusurlarıyla bile kusursuzdu. Düşünceden düşünceye daldı. Sahip olduğu ya da olamadığı bir çok şeyin hasreti vardı içinde. Çalışmayı hiç sevmiyordu, ona göre çalışmak geninde yoktu ama çok iyi bir eğitim ve iş hayatının ürünü olarak aranan biriydi ve 2 işte birden çalışıyordu. Anne olmayı çok istiyordu ama karşısına hayatının erkeği daha çıkmamıştı. Karşısına çıkanlar da onu yanıltmıştı.. Başarısız ilişkiler, ihanetler, sevdiği herkesten uzak bir otel odasında bir nottan sonra hayatını gözden geçirip bazı şeyleri anımsadığında huzursuzluğu iyice arttı... Gitmeliydi.
Acentayı arayıp biletini öne almak istedi ama Paris uçağı için o gün yer yoktu. Biraz düşündükten sonra Peru'ya uçak olup olmadığını sordu, akşam 11:30 da uçuş olduğunu öğrenince hemen biletini ayırttı. Telefonu kapattıktan sonra kendi yaptığına şaşırmıştı, "neden Peru dedim ki" dedi kendi kendine. Sonra o masum gülümsemesiyle "tabi ki huzur" dedi. Peru'ya en son gittiğinde ormanda kamp kurmuş. Peru'nun eşsiz doğasına hayran kalmış ve kendini çok huzurlu hissetmişti, şuan en çok ihtiyacı olan da huzurdu. Eşyalarını hazırladı. Araba kiraladığı firmayı arayıp arabanın alınmasını istedi ve plansız seyahati işlerini engellemesin diye uçuşa kadar düzenlemeler yapmak istedi...
Otelden çıkış işlemlerini yaptırıp aşağı indiğinde taksi hazır bekliyordu, "havaalanına" dedi, "ama uçağım 23:30 da, vakit varken biraz gezelim son bir İstanbul turu yapmak istiyorum" dedi. Taksicinin gözleri parladı "hay hay ablacım" dedi. "Birde yavaş git, gittiğim her yerin havasını içime çekmek istiyorum", taksici başını salladı. İş çıkış saati olduğu için trafik vardı, hayalini kurduğu turu yapamayacaktı ama olsun bu da yeterdi. Taksici "radyoyu açayım mı abla "dedi, "olur" dedi, keşke demeseydi, 90'lar radyosunda Levent Yüksel'in Karaağaç şarkısı çalıyordu, sözleri ok gibi saplandı kalbine, gözleri doldu ama ağlamadı.
"Gurbete giden döner mi dönmez mi?
Belli değil bilirim.
Ben bir karaağaç gölgesi buldum.
Cebimde ümitlerim".
Sanki herkes el birliği yapmıştı, İstanbul'dan daha çabuk gitmesi için. Bu kadar duygu yoğunluğuna alışık değildi, şarkı eşliğinde İstanbul'u içine çekiyordu. Film karesindeymiş gibi hissetti kendini, sadece ardından yetişen, dur gitme diyen biri eksikti. Bir kişi hariç herkesten giden oydu. Bu duygular içinde, kırmızı ışıkta beklerken, taksici radyoyu değiştirdi. Açık Radyo'da müthiş bir keman solosu vardı. Hüzünlü ama umut dolu, mini İstanbul turuna güzel yoldaş olmuştu müzikler. Saatine baktı uçağın kalkmasına 2,5 saat vardı, "artık gidelim" dedi...
Havaalanına vardığında daha sakinlemiş hissetti kendini, gezi ferahlatmıştı içini az da olsa. Güvenlik, bilet, pasaport kontrolü derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadı. Uçağa binme sırasına girip koltuğuna oturdu. Şansına kuyruğa yakın bir yer geldi, zaten hayatı da hep uçlarda yaşamış gibi için önemsiz bir ayrıntıydı. Pilot uçuşun 28 saat süreceğini ve Meksika aktarmalı Lima'ya ulaşacaklarını söyledi. Hava durumu bilgisi ve kemer uyarısından sonra kalkış anı geldiğinde derin bir nefes aldı. Uçak yavaşça havalandığında, son kez baktı 7 tepeli şehire. Uçak havalandıkça kendini hafiflemiş hissetti. Kulaklığını takıp hiç bir şey düşünmeden müzik dinlemekti niyeti, gözlerini kapatıp gülümsedi..
İçinde garip bir huzursuzluk oluştu, böyle hissettiği anlarda yaptığı şey geçti yine aklından, gitmek... Yaptığı en iyi şeydi bu, çünkü kendisini huzursuz mutsuz eden şeylerden anca bu şekil sıyrılabiliyordu, kendince bir savunma şekliydi belki. Bu herkesin yapabileceği bir şey değildi ardına bakmadan gidebilmek. Güçlü olduğu için mi gidiyordu yoksa kendini güçsüz hissettiği için mi? Kıpırdamadan oturduğu yatakta, uzun uzun düşüncelere daldı. Sabah sevdiği sokak kedileri geldi aklına, onlara benzetti kendini, okşayan bir ele hasret ama örselendiğini hissetiği an tırnaklarını gösterip, kaçıyordu.. Farklı olmak için uğraşanların aynı olduğu bir dünyada, farklılık adına hiç bir şey yapmıyordu. Onu bu kadar özel ve güzel kılan şeyde buydu belki. Günahlarıyla sevaplarıyla, hatalarıyla doğrularıyla yanlışilarıyla yalnızca kendisiydi. Tüm kusurlarıyla bile kusursuzdu. Düşünceden düşünceye daldı. Sahip olduğu ya da olamadığı bir çok şeyin hasreti vardı içinde. Çalışmayı hiç sevmiyordu, ona göre çalışmak geninde yoktu ama çok iyi bir eğitim ve iş hayatının ürünü olarak aranan biriydi ve 2 işte birden çalışıyordu. Anne olmayı çok istiyordu ama karşısına hayatının erkeği daha çıkmamıştı. Karşısına çıkanlar da onu yanıltmıştı.. Başarısız ilişkiler, ihanetler, sevdiği herkesten uzak bir otel odasında bir nottan sonra hayatını gözden geçirip bazı şeyleri anımsadığında huzursuzluğu iyice arttı... Gitmeliydi.
Acentayı arayıp biletini öne almak istedi ama Paris uçağı için o gün yer yoktu. Biraz düşündükten sonra Peru'ya uçak olup olmadığını sordu, akşam 11:30 da uçuş olduğunu öğrenince hemen biletini ayırttı. Telefonu kapattıktan sonra kendi yaptığına şaşırmıştı, "neden Peru dedim ki" dedi kendi kendine. Sonra o masum gülümsemesiyle "tabi ki huzur" dedi. Peru'ya en son gittiğinde ormanda kamp kurmuş. Peru'nun eşsiz doğasına hayran kalmış ve kendini çok huzurlu hissetmişti, şuan en çok ihtiyacı olan da huzurdu. Eşyalarını hazırladı. Araba kiraladığı firmayı arayıp arabanın alınmasını istedi ve plansız seyahati işlerini engellemesin diye uçuşa kadar düzenlemeler yapmak istedi...
Otelden çıkış işlemlerini yaptırıp aşağı indiğinde taksi hazır bekliyordu, "havaalanına" dedi, "ama uçağım 23:30 da, vakit varken biraz gezelim son bir İstanbul turu yapmak istiyorum" dedi. Taksicinin gözleri parladı "hay hay ablacım" dedi. "Birde yavaş git, gittiğim her yerin havasını içime çekmek istiyorum", taksici başını salladı. İş çıkış saati olduğu için trafik vardı, hayalini kurduğu turu yapamayacaktı ama olsun bu da yeterdi. Taksici "radyoyu açayım mı abla "dedi, "olur" dedi, keşke demeseydi, 90'lar radyosunda Levent Yüksel'in Karaağaç şarkısı çalıyordu, sözleri ok gibi saplandı kalbine, gözleri doldu ama ağlamadı.
"Gurbete giden döner mi dönmez mi?
Belli değil bilirim.
Ben bir karaağaç gölgesi buldum.
Cebimde ümitlerim".
Sanki herkes el birliği yapmıştı, İstanbul'dan daha çabuk gitmesi için. Bu kadar duygu yoğunluğuna alışık değildi, şarkı eşliğinde İstanbul'u içine çekiyordu. Film karesindeymiş gibi hissetti kendini, sadece ardından yetişen, dur gitme diyen biri eksikti. Bir kişi hariç herkesten giden oydu. Bu duygular içinde, kırmızı ışıkta beklerken, taksici radyoyu değiştirdi. Açık Radyo'da müthiş bir keman solosu vardı. Hüzünlü ama umut dolu, mini İstanbul turuna güzel yoldaş olmuştu müzikler. Saatine baktı uçağın kalkmasına 2,5 saat vardı, "artık gidelim" dedi...
Havaalanına vardığında daha sakinlemiş hissetti kendini, gezi ferahlatmıştı içini az da olsa. Güvenlik, bilet, pasaport kontrolü derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadı. Uçağa binme sırasına girip koltuğuna oturdu. Şansına kuyruğa yakın bir yer geldi, zaten hayatı da hep uçlarda yaşamış gibi için önemsiz bir ayrıntıydı. Pilot uçuşun 28 saat süreceğini ve Meksika aktarmalı Lima'ya ulaşacaklarını söyledi. Hava durumu bilgisi ve kemer uyarısından sonra kalkış anı geldiğinde derin bir nefes aldı. Uçak yavaşça havalandığında, son kez baktı 7 tepeli şehire. Uçak havalandıkça kendini hafiflemiş hissetti. Kulaklığını takıp hiç bir şey düşünmeden müzik dinlemekti niyeti, gözlerini kapatıp gülümsedi..
Psikolojik bir roman havasında seyrediyor. Sanırım epey bir bölüm olacak. Elinize sağlık, güzel olmuş:)
YanıtlaSilDevamı gelir mi bilmiyorum, kelimelerle ilerliyorum bende. Daha ne kadar ilerler emin değilim. Teşekkürler :)
SilOoo erkenden yazmış 5. bölümü iki kişi :) Ben de beğendim, daha da ilginçleşecek sanırım. Bir iki yerde kelime hatası var, göze takılıyor böyle güzel bir öykü içinde. Eline sağlık. :) Sevgiler,
YanıtlaSilNormalde ilk 2 hafta Deep'e göndermiştim yazıları, sağolsun o düzenleme yapıp göndermişti. Ama her hafta her hafta olacak şey değil bu.
SilAnlatım bozukluğu, yazılım hatası ya da diğer hataları söyleyin lütfen düzeltirim. Teşekkürler, sevgiler :)
Tamam bulduğum iki taneyi yazayım hemen.
Sil"Yoksa kendisininde aynı şeyleri hissettiğini anlatmaya çalışıyordu."
Burda de yarı olacak ve soru kökenli cümle olduğu için mi eklenmesi lazım. Yani "Yoksa kendisinin de aynı şeyleri hissettiğini mi anlatmaya çalışıyordu."
Bir de aşağıda keman solusu yazılmış, solo olacak. :) Sevgiler,
Yaptım düzenlemeleri çok teşekkürler. :)
SilMükemmel olmuş :)
Silhepimizin bir kaçası var bu aralar.yolculuğa çıkmış hissi geçti bana.
YanıtlaSilDeğil mi, imkan olsa da dünya turuna çıksak.
SilAynen bu ara herkes kaçma hevesinde.
YanıtlaSilAma kaçamıyor kaçamıyoruz çoğumuz. Belki hayalimizde hikayemizde...
Güzeldi.
:)
Hayallerimizde olmasa halimiz ne olurdu acaba. Ruhumuz dört duvar arasında olmasın da, değilse kaçan keçiler olur. :) Teşekkürler
SilKarakterin istediğinde başını alıp gitmesine özendim ama bunu kaçış hissiyle yapmasına çok üzüldüm. Olduğumuz yere ait hissetmek çok güzel bir duygu. Bunda büyük oranda oradaki insanlar da etkili. Umarım gittiği yerde o aitlik hissini bulur. Çok güzel bir hikaye olmuş. Kaleminize sağlık. :)
YanıtlaSilO muhteşem bir karakter :) sonunda buldu aradığı huzuru. Teşekkürler :)
SilBakalım nasıl gidecek, bu karakter tanıdığım biri yazdıklarım % 80'i kurgu değil o yüzden daha ne kadar ilerletebilirim bilmiyorum. Teşekkürler :)
YanıtlaSilannemler aile akrabalar filan kimse hissetmemiş izmirde, dışardaymışlar :)
YanıtlaSilOo güzel güzel.. Sen İzmir'de değil miydin yahu :o Ben niye İzmir diye hatırlıyorum.
SilBen de hissetmedim deep.. spordaydım :)
Silizmirliyim herkes izmirde ben yüksekten sonra ankarada ab hukuku eğitiminden sonra istanbula geldim, çeviri için, şişlideyim, birçok öykümü maçka parkında yazıyorum :)
SilHaftaya çarşamba o taraflardayım, Maçka parkında bekliyor olacağım seni yakamda kırmızı karanfilimle :))
SilSenin konumunu İzmir diye gösteriyordu blog analytics aklıma ordan kalmış sanırım..
Pek keyifliydi🌸
YanıtlaSilTeşekkürler.. :)
SilGenel olarak ele alırsak, bu zamana kadar beni en çok m utlu eden ikinci yorum. Çok çok teşekkürler.. Sevgiler :)
YanıtlaSilDevamı gelir umarım :) Bugün kelimelerde buluştuk çok güzeldi :)
YanıtlaSildeneyeceğim kısmet. Mümkünse her hafta buluşalım, teşekkürler :)
Sililk öykün zaten iyiydi, devamı da iyi olmuş, tabiside devamı olmalı, napcak orlarda, uzaklaşıncaa :)
YanıtlaSilBende diyorum ama eviyor gitmeyi, hala uzakta :)
SilKendimden şeyler buldum. Ben de uzun süre İstanbul'dan gitmek istiyorum. İmkanı yok, sadece hayal. Devamı gelsin bu yazdıklarının, iyi gidiyor 👍
YanıtlaSilBakalım deneyeceğim, anlattığım kişi gerçek olduğu için daha ne kadar yazabilirim bilmiyorum. Teşekkürler
SilHikâyeniz için bir yorum yazmıştım yayınladığınız gün ama yorum listesinde adımı göremedim. Sanırım gönderirken bir sıkıntı oldu. Aklımda kalanları tekrar yazmaya çalışayım öyleyse.
YanıtlaSilDemiştim ki: Niye Peru'ya gönderdiniz kahramanınızı? Keşke daha yakın bir yere gitseydi. İnsan bazen dönmek ister. İşte böyle durumlarda daha yakın bir yerde olmayı ister. Ya da tersinden bakın. Siz gidersiniz, birileri ardınızdan gelmek ister. Gelmek isteyene kolaylık olsun diye de uzağa gitmemek lazım. 🤗
Bağlantı sıkıntısı olabilir, yorum yoktu hiç, ki asla yorum silmem. Sağlık olsun..
SilBu anlattığım kişi kurgu değil tanıdığım biri, yani Partis, Peru ve diğerleri gerçek, daha ne kadar ilerletebilirim bilmiyorum, onun hayatını yazacağım sanırım :)