15 Kasım 2020

Deep Tone / Sade ve Derin

 Sevgili Deeptone'un bulabildiğim 2 kitabından biri Sade ve Derin, bloguğla aynı adı taşıyor dün geldi, bugün elime alır almaz bitti. Torpil geçmeden kitap hakkındaki düşüncelerim. Hiç sıkmadan kendisini okutturuyor, köşe yazısı yada bir konu hakkında uzman olanlar youtube ta 5-10 dk lık yorum yaparlar ya o gibi sanki. Nagehan Alçı gibiler yerine keşke Deep gibi insanlara köşe verilse. gazetelerde dergilerde.

Deep gibi düşünmediğim 2 konu vardı Aşk ve Sevgi konuların da biraz fikir ayrılığına düştük ve fazlasıyla hümanist geldi bana. Şunu belirteyim sıkıntı Deep'te değil bende, o olması gerekeni söylemiş ama çoğunluk için bu pek mümkün değil. Çünkü insan sevgisinin karşılığını görmek ister, takdir edilmek ister, karşı taraf tarafından sevilmeyi istemek insan doğası. Ben çok tutkulu bir insanım, bu aşk, arkadaş dost, yazar, şarkıcı, tuttuğum takım yani o ilişkinin ne olursa olsun hepsini tutkuyla severim, o yüzden bu konularda rahat değilim hiç.

Altını çizdiğim yerleri paylaşacağım, bu arada bende ayağını içe basanlardanım :)
Kalemine sağlık Deep. Seviliyorsun


... çalkantılı ve derin yaşayanlar en vurucu yapıtları çıkarıyorlar. Bazıları da yaşama; ama  hisseder. İnsanların duygularını , yaşamlarını içlerinde hissederler. (s.10)

Aslında hepimiz güzel seviyoruz da hep karşımızdakiler bencil ve çıkarcı. Biz içteniz; ama ilişki kurduklarımız hep yüzeysel ve bencil zaten. Bu aşk, sevgi denen şeyi de biraz yıkayıp temizlemek lazım galiba. Elimizde iyice kirlendi. (s.32)

Herkes yaralı, herkes sevilmek istiyor. Herkes üzülmemek istiyor. Herkes sevilmeyi hak ediyor. Herkes sevgi, ilgi peşinde. Herkes kolaya kaçıyor. Ama herkes tedirgin. Kapler Üzülmek içindir. Üzülen kalp üzmemeyi öğrenir. (s.39)

Tapma dedim bana. Gelme mavi cenazeme. Kızıl cennetinde kal sen. Çürük hayatın izlerinde yürü. Ama derin dokun kalbime. (s.42)

Şafakta mı boyayayım mavi gökleri kırmızı elektiriğimle, gece yarısı günah çöllerinde mi intikam alayım senden, kalbin mi ölü, beynin mi kan lekeli? (s.43)

Öyle bir kitap yazmalı ki okuduktan sonra bir daha hiç kimse aynı kalmamalı.  (s.98)




3 yorum:

  1. hafif yazmayı seviyom, nagehan alçı tanımıyom bi bakıyım :) tutkuyla sevmek tabii en güzeliiii :) ya zaten hep aynı düşünemeyiz ki :) ah hümanist, bana söylenen en doğru sözcük sanırım, genelde hümanist, naif, çocuksu, saf diyolar ki zaten öyleyim sanıyorum. büyümek sevmem yani :) ne güzel sölemişsin, teşekkkür ederim. bu yazını tabisideki bi ara koycam bloguma. bu kitabı işte bikaç yıl önce blog arkadaşlarım istemişti, ben de blog yazılarımdan seçmiştim, ilk kitap böyle olsun diye :) kitap için de blog arkadaşlarım görüşmüştü yayınevleri ile. opus, sonsuz tango, liebe mor amour, gotik metal dediğim bu yazıları pek seviyorum ben de :)gelişim ve mevsimler bölümleri en beğendiğim bölümler :) yırtılırcasına, sahildeki kuşlar ve küller ve köpükler, en sevdiğim üç yazım. sahildeki kuşlar yazımın resmini yapmak isterdim :)içe basanlar kulübüü :) deep end saol uymuş :) ben de böyle deep li şarkıları sefiyoms :) ben de bir teşekkür olaraktan sana paul de sonneville-mariage d'amour adlı şarkıyı hediye ediyoms :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben hiç hümanist biri olamadım demeyeyim olmadım, yapım da yok. Terapistim çok kızıyor bu kadar sert olma diye ama cıks olmuyor :) evet Opus baya güzeldi, aaa bak ben niye yazmadım en sevdiklerimi iyi hatırlattın, Ağaç Ev heyecanı var 12'yi bekliyorum :)
      Ne güzel blog arakadaşların var imrendim, güzel yazılardı ben sevdim bakalım diğerleri nasıl olacak. Genelde içerikle alakalı yada ona uyan şarkılar seçiyorum, teşekkür ettim bende güzel melodi için.
      Bu arada Nagehan gazateci bozması eğer cidden bilmiyorsan, her gördüğümde küfür ediyorum bakma boşver kenafir suratlıya :)

      Sil