22 Ocak 2024

Ağaç Ev Sohbetleri - 231

 


Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri'nin bu hafta ki konusu oldukça ilginç. İzlediği bir filmden yola çıkarak, konu sevgili Manxcat'ten gelmiş.


Ölümle burun buruna olduğunuz bir anda normal koşullarda asla yapmam dediğiniz bir şeyi yapar mısınız? Hayatta kalmak için ölmüş bir insanı parçalayıp yiyebilir misiniz? Hayatta kalma iç güdünüz ağır basar mı yoksa ben insanlığımı (nedir insanlık?) kaybetmeden ölmeyi yeğlerim mi dersiniz?

Derin dışında henüz kimsenin yazısını okuyamadım, kim ne yazdı bilemiyorum ama verilecek cevapları en merak ettiğim konulardan  haftadan biri olacağı kesin.

Öncelikle hiç yaşamadığım, bilmediğim sınanmadığım bir konuyla ilgili, olur olmaz, yaparım yapmam dememem gerektiğini geçen yıl acı tecrübelerle öğrendim. Bunlar beni daha da katılaştırdı, o yüzden bu yazıyı geçen yıllarda çok başka cevaplardım. Neyse, söz konusu ölümle burun buruna gelmekse (ki hayatım da çok yaşadım bu anı) o an ki ruh hali, şartlarla davranış şekliniz de değişir.
Köpekten korkmam dersiniz ama köpek dibinize kadar geldiğinde belli olur korkup korkmadığınız ya da cesaretinizin süresi. Ama şu su götürmez bir gerçek. çaresizken yapmam olmaz dediğiniz herşeyi öyle bir güzel yapıyorsunuz ki. Bunun en iyi örneği Sophie'nin Seçimi filmidir. İzlemeyen varsa izlesin, o seçim yapmaya zorlandığı an ki çaresizlik ve anlık verilen seçim. Spoiler olmasın izleyin, benim içime öküz oturdu o an, izleyin sizin de otursun.

Hayatta kalmak için ölmüş birini yer miyim? Yaşamak gibi bir derdim yoksa eğer ya da yaşaması gereken çocuklarımsa kendimi öldürür yem ederdim, geride kalana afiyet olsun :) Demesi ne kolay değil mi? Peki o an geldiğinde onlar o cesareti gösterebilir mi? Sizce?

Kendi adıma konuşmak gerekirse eğer. Hayatım da bir cesede dokunmamış ya da ceset kokusunun nasıl birşey olduğunu bilmemiş olsaydım, düşünmeden evet diyebilirdim. Ama o herkesin kaldırabileceği bir koku değil. Kedi köpek ölüsü insan bedeninin yanında parfüm sayılır. O iş, yerim yemem demeyle olmuyor. Ki hayvanlara göre insan vücudu daha çabuk çözüldüğü için kokma ve çürüme evresi daha hızlı, öyle düşünmek gibi bir zamanınız da çok olmaz.

İnsan hayatta herşeye alışır. Ölüm müş, ayrılıkmış bunlar bile 10 dakikalık gündem konusu artık. En alışılmaması gereken şeyler bile artık sıradanlaştı. Kendi adıma konuşmak gerekirse otopsi odasına ilk girdiğim ve cesede ilk dokunduğum da tansiyonum düşüp olduğum yerde donup kalmışken, sonrasın da eliniz de yemekle cesedi izliyorsunuz. O kadar sıradanlaşıyor herşey. Ceset kokusuna alışılmıyor ama. Kırk yıllık adli tıpçılar bile alışamamış ki.

Hayatta kalma iç güdünüz mü ağır basar, insanlık mı? Cevabı içinde vermiş aslında Manxcat. İnsanlık nedir? Neye göre kime göre? Eğer benim ölümüm bir amaca insanlığa hizmet edecekse o ayrı. Ama böyle bir durum da neyin insanlığı? Herkes insanlıktan çıkmış halde. Jose Saramago'nun Körlük kitabı gibi düşünün. Herkes hayatta kalma peşinde, insanların çaresizlilkeri ilerleyen zamanlarda nasıl sıradanlığa dönüşüyor. Millet başlarda tuvalet ararken, bir süre sonra nasıl olsa herkes kör diye yattığı yere bile yapıyor.

Felaketlerin, ölümlerin, çocuklar üzerinden yapılan iğrençliklerin bile sıradan geldiği bir dünya da, hayatta kalabilmek için birini öldürmek ya da yemek düşünülmesi olanaksız birşey değil. Ha dinozorlar gibi herkes birbirini yedikten sonra tek kalıp kendi kendimi yemektense ölmek iyidir sanırım. "Bir de bayıl istersen Feriha" gibi oldu bu da sanki :)  Özetle; midem ne kadar kabul eder bilmiyorum ama hayatta kalmak için yapardım sanırım.
Son yıllarda yediğim kazıklardan sonra, amaan bana ne tohumuna para mı saydım modundayım :)

                                               Ölmek, öldürmek deyince pek severim bu şarkıyı :)


14 yorum:

  1. sofinin lanet olası seçimi yaa çok fenaa :) körlük de ivit filmi de fena ama aksiyon filmi gibi :) eh hayatta kalmak en temel içgüdümüz olsa gerenk :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İç güdü bir yana, kimse için kendini feda etmeye değmiyor. Yaptın, sağol filan bunları geçtim, ne yaptın ki? Ee yapmasaydın o zaman deniliyor. Acıma yetime muhabbeti özetle :). Son yıllarda yediğim kazıklardan sonra, amaan bana ne tohumuna para mı saydım modundayım :)

      Sil
    2. Sophie'nin Seçimi'nden sonra uzun süre kendime gelemedim. İlla her haltı acaba ben olsam ne yapardım diye düşüneceğim ya. Oy dağlar, içim daraldı yine..

      Sil
  2. Zihnimde oluşan sorular ardı ardına beni dürtüyor adeta; İnsanlık, insan olmak gerçek anlamlarıyla nasıl tanımlanır? Açlık- tokluk bir insanın davranışlarını ne denli etkiler? Yaşamak; nereye kadar, ne amaçla, nasıl? Ölmek; kim uğruna, ne uğruna.
    Anı yaşamak mı, gelecek günleri de düşünebilmek mi...?
    Knut Hamsun'un "Açlık" kitabını okumuştum. Tiyatroda tek kişilik oyun olarak da çok çarpıcıydı.
    "Her seçim bir vazgeçiştir." diyor bir düşünür. İlle de her koşulda yaşamı sürdürmek için , mümkün değil, can vermiş bile olsa vahşi bir hayvan gibi açlığımı bastıramazdım. Ben , o BEN'den nefret ederdim o zaman.
    "Ölüm asude bahar ülkesidir..." diyor şair.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ölmek kim uğruna, ne uğruna? çok güzel bir soru. Ben de ondan yola çıkarak zaten farazi olarak yapabilirim sanırım dedim. Az önce de aynı örneği verdim. Deprem de idrarlarını içerek günlerce hayatta kalan insanlar var. Ay hayatta yapamam diyerek niyazi olmanın kimseye bir faydası yok diye düşünüyorum. :)

      Sil
  3. Sophie'nin Seçimi'ni izleyip izlemediğimi hatırlayamadım ama Körlük filmini izledim. Yahudi soykırımına dair çok film izledim. Sorun, ölmek kadar yaşamak bazen. Bu iş insani boyuttan felsefi boyuta doğru ilerliyor. Cevabın yaşla ilgisi var mı bilemiyorum. Ama ben gençliğimden beri ölüme hazır hissederim kendimi. Hayatta kalma içgüdüsü zamanı gelince bende nasıl harekete geçecek merak ediyorum, ne söylesem boş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ölüme hazır hissetmenin yaşla değil yapıyla, kişilikle alakası var bence. Aynen dediğiniz gibi burada yazdıklarımız farazi şeyler. Yaparım yapmam demek sadece bir tahmin o an gelse belki başka seçenekler arayacağız.
      Sevgiler..

      Sil
  4. Yaaa ben sizin yerim diyeceğinize hiç ihtimal vermemiştim, çok şaşırdım! :)
    Sophie'nin Seçimi'ni not aldım, müsait zamanda izleyeceğim.
    Ben nolursa olsun midemin kaldırabileceğini sanmıyorum yaa
    Düşününce bile içim kalkıyor. Çok zor bir şey... Zombi miyiz biz? :) Allah korusun!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neden ihtimal vermemiştiniz :) Arkadaş, akraba, iş arkadaşı vs vs beni tanıyan 100 kişiye sorsalar 95'i Kırmızı yer hatta sevmediklerinden barbekü yapıp eşi dostu çağırır der :) Yapacağımdan değil elbet ama ben biraz sert bir karekterim ve malalesef kincilikte var, ondan dolayı.
      Değilse yazının başında da dediğim gibi, yaparım yapmam demek doğru değil. O an gelmeden yaşamadığımız birşey hakkında hükme varmak. Farazi olarak düşündüğüm de yapabilirim diyorum ama yapabilir miyim o an gelmeden bilinmez. Deprem de idrarlarını içerek günlerce hayatta kalan insanlar var. Ay hayatta yapamam diyerek niyazi olmanın kimseye bir faydası yok diye düşünüyorum. :)

      Sil
    2. Bilmem ki... Tabi birebir tanımadığım için biraz kişisel bir yorum uygun olmadı gibi sanki ama yazılarınız daha naif hissettirmişti sanırım ondan emin olamadım :)
      Yani depremde idrar içmek de düşününce iğrenç geliyor tabi ama o en azından kendi kendine yaptığın bir şey başka bir insana etkisi yok...
      Ne bilim işte ya karışık bir mevzu :/

      Sil
    3. Burası benim terapi yerim. Kendimi ruhumu törpülediğim arındırdığım yer. İnsanlara göre çok eğlenceli ama aynı zaman sert bir yapım var. Yakın zamanda yazdığım iki yazı var, "İç Dökme ve Ağaç Ev 229" eğer onları okursanız beni daha iyi anlayacağınızı umuyorum.. Sevgiler

      Sil
    4. Ağaç Ev 229 yazınızı okumuştum ama İç Dökmeden emin değilim. Bir ara bakacağım...
      Sevgiler

      Sil
  5. Filmi çok merak ettim. Bir ara izleyeceğim. Konuyu da çok boyutlu ele almışsınız. Size katılıyorum, insan her şeyi yapabilir ve nedir insanlık ki... Bir de yaşamak nedir? Böyle bir koşulda yaşamak ister miyim? Bilmiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmi lütfen keyfin yerinde olduğu bir zaman da izle. Melankolik hüzünlü bir an da izlersen, o öküz içine değil ruhuna oturur resmen. Çaresizliğin dibine vurmadıkça bence hiç kimse hiçbir konu hakkında, olur-olmaz, yaparım-yapmam, doğru-yanlış dememeli..
      Sevgiler..

      Sil