Çaba sarf etmek bir suçtur, çünkü her eylemle bir düş ölür.
-Fernando Pessoa-
Onu
yargıladığım falan yok benim. Onun haklı güvensizliğini
değerlendiriyorum ve bunu onunla seve seve paylaşırdım, eğer benim
iletişimci doğam, gördüğünüz gibi, buna karşı gelmeseydi. Yazık ki
gevezeyim ve kolayca bağlanıyorum.
-Albert Camus-
Dean'i daha yakından tanımak istemem, yazar olduğum için yeni deneyimlere ihtiyaç duymamdan
ya da kampüsteki yaşantımın tekdüzeleşmesinden değildi, karakterlerimizin farklılığına rağmen onun,
nasıl bilmiyorum, bana uzun zaman önce kaybettiğim bir erkek kardeşimmiş gibi gelmesindendi.
-Jack Kerouac-
Bu
bir yaşam, öyle değil mi? Bazı başarılar ve bazı hayal kırıklıkları.
Benim için ilginç bir şey oldu yaşam, gerçi başkaları, yaşamı bu kadar
ilginç bulmasalar şikâyet etmezdim ya da çok şaşırmazdım.
-Julian Barnes-
Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı.
Bundan gözlerimdeki kayalık,
İçimdeki serseri buzullar.
Dürtme içimdeki narı,
Üstümde beyaz gömlek var..
-Birhan Keskin-
Bir
anlığına hayal meyal beliren görüntü bana mı aitti? Ben tam da böyle
miyim; dışarıdan bakıldığında -yaşarken- yani kendimi düşünmediğim
zamanlarda böyle miyim ben? Demek ki başkaları için, tanıdığımı sandığım
ben değil, kendisini aynanın yansımasında ele veren o yabancıyım: İlk
bakışta benim dahi tanıyamadığım o kişiyim. Bir anlığına beklenmedik
şekilde görmemiş olsam, yaşadığını göremeyeceğim o yabancıyım ben.
Yalnızca başkalarının görüp tanıyabileceği, benimse göremeyeceğim bir
yabancı.” Ve işte tam o anda, kendi kendime beni çaresizliğe
sürükleyecek o sözü verdim: İçimde olup da benden kaçan, bir aynanın
önünde durup da yakalamaya çalışnğım anda hemen tanıdığım ben oluveren,
başkaları için yaşayan ve başkalarının yaşarken görebildiği, benimse
asla görmediğim o yabancının izini sürerek yaşayacaktım. Ben de onu
başkalarının görüp tanıdığı gibi görmek ve tanımak istiyordum.
-Luigi Pirandello-
Bu
son haftalarda değişen bir şeyler oldu. Ama neredeydi bu değişme?
Temelsiz, soyut bir değişme. Acep ben miydim değişen? Ya ben değilsem? O
zaman bu oda, bu kent, bu doğa değişti; arayıp bulmak gerek.
Sanırım
değişen benim: bunu anlamak güç değil, hoş da değil elbette. Başka
çıkar yolu yok, bu değişmelerin benden olduğunu kabul etmem gerekiyor.
Bir şey daha var: çok az düşünen bir adam oldum. Bir yığın küçük küçük
değişimler, ben farkına varmaksızın bende birikip toplanıyorlar, sonra
günün birinde, gerçek bir ayaklanma biçiminde patlayıveriyorlar. Ve
sonunda, karşıtlıklar, tutarsızlıklarla dolu bir görünüm veriyorlar
yaşantıma.
-Jean-Paul Sartre-
Onun, bu insanlar ve bu çeşit gezintilerle ilgilenmediğini, oyunlara
katılmakta güçlük çektiğini ve bu uyuşmazlığından ıstırap duyduğunu
anlamak için bu sözleri işitmeye ihtiyaç yoktu. Sıkıntısını artık
gizleyemiyordu. Kendi de bilmeden bir kurtarıcı arıyordu.
Sıkılganlığının geçmesi için ona yardım etmek istedim. Onun gibi,
suratımı asarak yanına yaklaştım, konuşmaya başladım. ‘Benim gibi bu
eğlentiye yanlışlıkla gelmediğinize göre, beni anlayacağınızı
sanmıyorum,’ dedi. Yere bakarak konuşuyordu. Yüzüme bakmaya cesareti
yoktu. Birden, başını kaldırarak: ‘Yıllardır, bir genç kız yanıma
yaklaştığı zaman, ona söyleyeceğim acı ve alaylı sözler hakkında o kadar
hayal kurdum ki siz bütün bunların ağırlığına dayanamazsınız,’ dedi.
‘Ben de söylediklerimden hemen pişmanlık duyarım. En iyisi hiç
konuşmamak. Bakın, burada canlı ve neşeli bir sürü genç adam var. Onlar
sizi daha iyi eğlendirebilir.’ Ben, gene suratımı asarak, onunla
konuşmak istediğimi söyledim. Teselli ye muhtaç üzüntülü genç adam
rolünü beğenmiyormuş. ‘Ben sizi bu durumda görmüyorum,’ dedim. ‘Herkes
kadar canlı olduğunuzu sanıyorum.’ ‘Kadınlar insanda....’ dedi. Durdu.
‘Bernard Shaw’u okudunuz mu?’ Bir süre otların arasında yürüdük
konuşmadan. Durdu, ilk defa gözlerime bakarak: ‘Ben, böyle bir
karşılaşma için çok daha iyi birşeyler yapabileceğimi sanıyordum,’ dedi.
‘Kendimi hayal kırıklığına uğrattım.’
-Oğuz Atay-
pessoa ve atay bu dünyaya fazlalar :)
YanıtlaSilOğuz Atay mı Pessoa mı? dersen, kesinlikle Pessoa yı okumak daha kolay.
Sil