16 Kasım 2012
Sabahattin Ali/İçimizdeki Şeytan
11 Kasım 2012
Umay Umay bir röportajında diyor ki..
06 Ekim 2012
Cem Adrian / Yalnızlık yasaklanmasın!
Her akşam milletin ağzını ayırarak izlediği cılkı çıkmış dizilerde, millet baldızını üvey kızını en yakınını götürürken alani sevişme sahnelerine rağmen gıkı çıkmayanların, ya da bilmem ne hoca ağına düşürdüğü boya kovasına düşmüş cariyerleriyle tv de maşallahlı inşallahlı saçma salak muhabbetler yaparken bunlara sesi çıkmayan yasaklatmayanlar, kalkmış belli belirsiz bir mastürbasyon sahnesi ya da bir travestiden rahatsızlık duyup klipte kıyameti koparıp ahlak edep nutukları atması trajikomik hatta içler acısı.. Biz zaten bu kadar salak bir millet miydik yoksa giderek salaklaşıyor muyuz?! Eğer bu sahneden senin ahlakın bozulacaksa, sende zaten bozulacak bir ahlak yoktur! Tv de biri adam öldürünce sende mi öldürüyorsun ya da her gün annene kardeşine sevgiline hatta kendin o dizileri izlerken bozulan ahlak zihniyet benim mi?!
Hoşumuza gitmeyen konularda durumlarda, neden en cahil en hoşgörüsüz anlayışsız, en çağ dışı şekilde, 3. dünya ülkesi gibi tepkiler veriyoruz?! Benim gibi ülkesine aşık biri bile artık ülkesine yabancılaşmış hatta gitgide soğumuş ülkesinden soğutulmuşsa sonumuz iyi değil.. Sadece bu değil hiç bir konuda düzgünce kendimizi fikrimnizi savunmuyor, karşıdakine saygı duyarak tartışmıyoruz.. Senin 10 kızla yatman, ya da 10 adamla yatman kimseyi ilgilendirmediği gibi, Cem Adrian ya da kliptekilerin cinsel kimliği kimseyi ilgilendirmez!!
Futbolda siyasette ya da LGBT lerle ilgili konularda, hep hakaretler küfürler tehditler, kimse kimsenin özeline kutsalına saygı duymuyor, anlayış hoşgörüden uzak barbarca tepkiler yaklaşımlar.. Belki abartı gelebilir ama bakın çevrenize ve 3 maymunu oynamaktan vazgeçelim..
Kayıtlı olmayan okuyucular yorum yapabilmek için, yorumlama biçiminden "Anonim"i seçerek yorum yapabilir..
07 Eylül 2012
Meral Okay
09 Ağustos 2012
...
Hareketlerim yavaş, sanki her kasım ayrı bir acı çekiyor. Şehir hareketsiz. Fırtınanın kopmasını bekliyor sabırla. Bu şehir artık etkilemiyor beni. Sokaklar insanlarla dolu. Ama tanımıyorum hiçbirini. Bana öyle uzaklar. Köşe başında bir tanıdığı görmekten korkar gibiyim. Ama eski bir dosta sarılmanın özlemi var içimde.
İnsanlara bakıyorum, pürüzsüzler,güzeller, umursamazlar..Korkuyorum biri yaralarıma dokunacak. Karanlıkta beni bulacak.Kimseye göstermiyorum yüzümü. Ağlamak istiyorum,ağlayamıyorum.niye başım dönüyor?
Uyumak istiyorum...
Ve rüyamda bir dünya görmek..
Yalnızca bana ait..
(birikinti'den)
17 Mayıs 2012
Maskeler, yalanlar yalan-cılar..
Kendisine yapılan hatanın yanlışın sittin sene davasını sürer her zaman yüzünüze vurur, ama kendini kusursuz sanan o varlıklar kendi hatalarını asla kabul etmezler,Sizinle alakalı bir durumu eşeleyip burnunu sokarken, kendi yaptığı midesizliklere bakmaz ve onların üstünü kapamak geçiştirmek için türlü katakulli mevcuttur.. Hatalı olsa yanlışı ortayada çıksa, utanması gerekirken o pis egoları sayesinde yüzsüzce üste çıkar, hiç umursamıyormuş gibi yaparlar. Lakin ne mal oldukları ortaya çıktığı için içten içe kendilerini yerler gözü doymayasıcalar:) ek olarak kendi yediği naneleri kapatmak için sizin yanlışlarınızı ararlar ama bilmezlerki kendilerinin hayatları "yalan"..
Asla sevmezler, severmiş gibi yaparlar her dokunduğu teni aşk sanarlar. Aynı anda bir çok kişiyi idare etme, kendini herkese karşı çok önemli vazgeçilmez gibi gösterme meraklısıdırlar. Götlerinden element uydurmayı pek seveler, en vazgeçilmez dost rolünde ustadırlar, herkes kendilerine aşık ölüyor bitiyormuş gibi gösterirler ama insanlar onların gerçek yüzlerini görseler aynı ülkede bile yaşamayacaklarını bilmezler. Reddilmeyi asla kaldıramaz aksine yalanlarla işveyle cilveyle hırs yapıp ağlarına herkesi düşürme kapasitene sahiptirler, hatta tek marifetleride budur ! Ha birde, eğer bir konuda size dayatmalarda bulunuyor, soruyor sorguluyor, sizi bir şeyle itham edip suçluyorsa bilin ki aynı boku kendi yemiştir, kendi vicdanını susturmak kendi içinde kendini aklamak için size bok atma derdine düşmüştür..
Sonra inanılmaz nankör 'hep bana'cı tiplerdir, sorsanız hep o madur olmuştur, hep aldatılmıştır, hep ona yalan söylenmiştir, hep o vefasızlığa uğramıştır kendisi sütten çıkmış ak kaşık, hiç kendi yediği bokları dökmez. Bide yaralı parmağa işemezler pek, ama ağızlarını açınca sen ne yaptın da olur, sanki kendileri sizin için çok şey yapmış gibi :) Sonuç mu? ilahi adalet, Okşayan ellerin kıymetini bilmeyen tekmeleyen ayakları öper!
Ve ve ve yalan makinalarının en büyük özelliği, doğruluk dürüstlük nutuklarıdır, ben hayatta yalan sevmem deyip doğrusu bulunmayan tipler. Tek doğru kendilerini görürler ve kişi kendinden bilirmiş misali herkesi yalancılıkla, sadakatsizlikle, dürüst olmamakla suçlarlar ama hiç dönüpte kendine yaşadığı hayata bakmazlar, kendi yalanlarına insanları inandırmanın gurundadırlar.. Bu tip insanlarla asla karşılaşmamız selam bile vermemeniz dileğiyle, çünkü en büyük günahları masumlaştırıp sevap diye yuttururlar ve oldukça midesi mezhebi geniş varlıklardır... Bizden uzak istedikleri cehenneme yakın olsunlar...
√ KIRMIZI √
09 Nisan 2012
05 Nisan 2012
Jehan Barbur / Sarı
sanki kitap okur gibi, sanki kendi hikayenizi dinler gibi.
bir Jehan Barbur harikası..
Öylece yani, birdenbire.
Boşluğa düşer gibi, sarı bir sessizliğin içinde.
Granit duvarlı binanın anlamsızlığına.
Şehrin boşu boşunalığına içerlerken.
Bırakmışım son nefesimi kaldırıma.
Bitmiş, öylesine yani.
Birdenbire..
20 Mart 2012
Michael Ende
Concha Buika / No Habrá Nadie En El Mundo
Sıcak çukulata tadındaki yaz gecelerinin habercisi olarak..
Charles Bukowski'den Seçmeler
19 Mart 2012
Death Note (Anime dizi soundtrack)
Jodi Picoult / Taş Kağıt Makas
15 Mart 2012
Pans Labyrinth Lullaby - Nana del fauno del laberinto
Uykudan önceki melodi, huzurun biraz fazlası..
İyi geceler ahali
hıhımm
-Heval Minas-
14 Mart 2012
Albert Camus'tan Seçmeler
13 Mart 2012
Charles Bukowski'den Seçmeler
''Düşündüm de, insan kendi yaşamının yağmurlarında ıslanma fırsatını kaçırmamalı.''
İnsanların hakkımda ne düşündüğünü önemsemeyerek hayatımı on yıl uzattım..
''Bir insana onu sevdiğini hissettirirsen, onun gözünde senin dışındaki her şey değer kazanır.''
Düştüğümüz kuyular sandığımız kadar dipsiz değil aslında, tutunmaya çalıştğımız ipler çok kısa..
Aslında hiç kaybetmedim; sadece sistemin istedikleri kazandı. Meteliksiz olabilirim ama niteliksiz değilim..
- Bir insanı sevmek mümkün mu sence ?
- İyi tanımadığınız biri ise belki. Ben insanları pencereden seyretmeyi severim..
Bazı erkekler kadınlarla ilişki yürütmekte başarılıdırlar. Ben hiç beceremedim. Çok sıkıcı bir şey ilişki, bittiğinde gerçekten düzülmüş hissedersin kendini..
Zordur benimle yürümek. Bunu, benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bir şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam..
Schiller / I Fell You
12 Mart 2012
Philippe Djian
Tezer Özlü
Ben X
(Ben X)
Matrix Soundtrack / Clubbed to death
Rana Şahnaz / Bir Yalnızlık Tangosu
Jehan Barbur / Miş
Bazısı için uzak bir rüyaymışım. Sonunda senin gibi insanmışım.
Ama yolum çok yolum çok uzun. Ama yolum dar küçüçük sokaklar.
Görebilir misin içimin rengini? Bulabilir misin zamanın dengini?
CocoRosie / Beautiful Boyz
Masumiyet
Anadolu
kadını anadolu insanı, el değmemiş masumiyeti güzelliğiyle insanlık
abidesi. Kendi yoksulluğuna rağmen, yoldan geçen yabancıya kapı önünde
üzüm ikram edebilecek kadar yüreği zengin cömert anadolu annesi...
John Lennon
Sylvia Plath'tan Seçmeler
Zalim değilim, içtenim sadece.
Eğer düşünmeseydim, çok daha mutlu olurdum.
Yazıyorum çünkü içimde susturamadığım bir ses var.
Başkasını öldürmek için fazla iyi biriydim. Kendimi öldürmeyi denedim.
İhtiyacım olanın insanlar olduğunu söylüyorum ama bana ne faydaları dokundu ki?
Hem çekip gitmek isteyip de hem de hiçbir yere gitmek istememek berbat bir şey.
Sessizlik büyüdü, büyüdü, bir an geldi ki kulak zarlarımın sessizlikten patlayacağını sandım.
Nefret ettiğim bir şey varsa, o da insanların kendinizi berbat
hissettiğinizi bildikleri halde neşeyle hatırınızı sorup 'iyiyim' demenizi beklemeleridir.
Tıpkı bir kasırganın merkezindeki sakin bölge gibi durgun ve bomboştum, çevremdeki karmaşanın içinde yuvarlanıp gidiyordum.
Bir kadının bir tek temiz yaşantısı olması gerektiği, oysa bir erkeğin
biri temiz öteki kirli iki yaşantısı olabileceği düşüncesi beni çileden
çıkarıyordu.
Ben diriliyorum, kalkıyorum işte. Küllerin arasından kızıl saçlarımla.
Benim yüzüme bile bakmadığı sıralarda onu uzaktan uzağa tam beş yıl boyunca taparcasına sevmiştim.
Topluluklar neden böyle imkansız benim için? Aralarında olmayı istiyor
muyum ki? Utangaç halim ve ufacık beynimle onlara uymadığım için mi
büyük romanların ve şiirlerin hayalini kuruyorum?
Ağlayacaktım. Neden ağlayacağımı bilmiyordum ama birisi bana bir şey
söylerse ya da çok yakından bakarsa gözlerimden yaşların boşanacağını ve
bir hafta boyunca ağlayacağımı biliyordum. Gözyaşlarının içimde kabarıp
dolu ve dengesiz bir bardağın içindeki su gibi çalkalandığını
hissedebiliyordum.
Beck / Everybody's Gotta Learn Sometime (Sil Baştan Soundtrack)
-Neden?
-Bilmiyorum sadece gitme..
(Sil Baştan)
11 Mart 2012
John Swinton
Hiç biriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda yazdıklarınızın basılmayacağını önceden bilirsiniz çünkü. Çalıştığım gazetede bana düşüncelerimi açıkça yazmak için değil, tersine yazmamam için haftalık bir ücret ödüyorlar. İçinizde benzer biçimde benzer ücretler alan başkaları da vardır. Düşüncelerini açıkça yazacak kadar salak olan herhangi biri, sokaklarda başka iş arıyor olacaktır... Bizler entellektüel fahişeleriz..
Birhan Keskin ( Alıntılar )
Yetiştirdiğim en iyi nişancı vurdu beni.
Bırak soğusun parçaların..
Tekrar bitiştiğinde başka bir şey olacaksın
Varla yok arasındayım.
Hep, varla yok arasındayım zaten.
Serin bir rüyanın hatırınadır.
Çektiğim dünya ağrısı.
Turnayı gözünden vuranlar bizden değildir.
Turnanın kalbinden dem vuranlar bu tarafa.
Bir yerden aşağı, çok aşağı düştüm.
Zaman, solgun ve gri bir koridordu.
Orada çok üşüdüm, üşüdüm.
Kimseden çıkartmadım öfkemi, saçlarımı uzatmak için kimseye söz vermedim.
Kimseye yakın değilim inan susmaktayım, uzağında değilim unutmanın..
Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı.
Bundan gözlerimdeki kayalık,
İçimdeki serseri buzullar.
Dürtme içimdeki narı,
Üstümde beyaz gömlek var..
Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem
Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en geniş cümlem:
İçimi açtım sana. İçini açmak için.
İster sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni..
Yoluna baş koymak diyoruz, biz barbarlar buna!
Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi. Benim de söylemediklerim var.
Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle,
yolu seninle geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.
Buna yanarım çok, en çok buna yanarım inan.
Onaramazdım kırdığım yerleri.
Onaramazdın kırdığın yerleri.
Ben seni hep sevgilim, ben seni hep, yüzünden geçen dalgalardan okudum.
Gözlerine sevgi okudum ellerine şefkat okudum.
Annen seni inkar etmişti, aldım etime dokudum..
Sustum. Sustum. Sustum.
Bütün aşkların sonunda yaptığım gibi,
konuşmak hiçbir şeyi,
hiçbir şeye ulaştırmıyordu.
Biliyordum.
Sabahın karşısında konuşmak ne zor!
İncecik kül gibi kalıyorsun,
Dağ susmaya giden yolu biliyor.
Sen bilmiyorsun.
Neşeyle yaptıklarımdan geçtim.
Kederle durulan yere geldim.
İnce uzun bir öfkenin sessiz ipiyle.
Günün saf ışığının altına çömeldim.
Yenildim ben, unutuldum ve üzgün değilim inan.
Büyüktü çünkü onların dünya arzusu.
Benim otların sesiyle kaplı kalbimden.
Söktüm atımı söğüdün gölgesinden.
Şimdi yol benim yeniden..
Biz seninle yoldayken yanımızda,
Ovalar, ağaçlar; titreşen rüzgarlar akmıştı.
Bir yolumuz olduğunu, o zamanlar biliyor muyduk?
Kar şiddetle rüzgarla büyük kırgınlıkla, vardı gece yarısı dağlarında.
Gelemem artık yanına.
Ben kaybettiğime ağlayayım, sen kaybettiğine ağla..
Seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp.
Sanki senden bahsetmiyormuş gibi yapıp.
Sanki benden bahsetmiyormuş gibi yapıp.
Hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi.
Fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana.
Seni bir yabancı gibi karşıma alıp.
Bunun dayanıklı bir şey olmadığını.
Sürekli kılınamadığını,çünkü aşkın.
Yapılan bir şey olmadığını,
Başlangıçta bir melek konduğunu.
Sonunda bir kelebek öldüğünü,
Yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın.
Bir korkular ve alışkanlıklar bütünü olduğunu,
Bütün bunları sana.
Nasıl anlatacağım?..
“Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık onu da.
Bırak gitsin. Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin.
Sen onu nasılsa bin kere daha Seveceksin…”
İnsan ölebildiğine göre, kendinden bile soğuyor.
Benden asla vazgeçmez dediğimiz âşıklarımız bizden soğumuyor mu?
Biz kendi aşklarımızdan soğumuyor muyuz?
Yani ben şimdi bunları söylemeyeyim mi.
Artık her şey tüccarların elinde değil mi yani?
Dünya hakikaten giderek daha katı bir yer haline gelmiyor mu?
Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun.
Lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok
burada dursun.
***
Şuraya bir cümle koydum. Bırak, acımızı birileri duysun. Hem
zaten şiir niye var? Dünyanın acısını başkaları da duysun!
Acı mıhlanıp bir kalpte durmasın. Ortada dursun. Olur ya biri eline alır
okşar, biri alnından öper. Az unutursun.
Buraya tabiatı koydum. Ağaçları, suyu, ovayı, dağı. Onlar bizim
kardeşimiz, çok canın sıkılırsa arada onlarla konuşursun.
Buraya küçük mutlu güneşler koydum. Günlerimiz karanlık ve
çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın.
Buraya, bir inanç bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak,
o inat neyse sen osun.
Buraya yolun yokuşunu koydum. Bildiğim için yokuşu. Zorlanırsa
nefesin, unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organ, valla bak,
aklında bulunsun.
Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor,
ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun.
Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak: sen şahane bir
okursun. Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. N' olcak ki,
bırak patronlar seni kovsun!
Burada bir tutam sabır var. Kendiminkinden kopardım bir parça,
(bende çok boldur) lazım oldukça ya sabır ya sabır, dokunursun.
Burada güzel çaylar var. Bu aralar senin için çok önemli. Bitki
çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar. Demlersin, maksat
midene dostluk olsun.
Şuraya Youtube 'dan müzikler. Bach dinle filan, koydum. Ama
müzik konusunda sen benden daha iyisin, koklayıp buluyorsun.
Buraya bir silkintiotu koydum. Kırk dert bir arada canına
yandığım, kırkına birden deva olsun...
'O' an
İsviçre'nin Zurih Kenti'ne yıldırım düşüyor. Ama fotoğrafçı bu kadar yakından yıldırım görüntüleyebilecek kadar şanslı, donanımlı ve becerikli ki 'o' an, gökyüzünün çatırdadığı ve öte tarafın göz kamaştırıcı ışığının göründüğü bir fotoğrafa dönüşüyor..
Umay Umay / Orospu Kırmızı
Artık özgürüm, öyle yalnızım ki..
Arabamı sağa çekip dikiz aynasında makyaj yaptım. Sana ihanetlerin en büyüğünü hazırladım, en kanlısını; bir gün beklediğin gibi benden..
Bu uzaklıktan düşsem yakalayabilir misin beni? Ne kadar kalabalığım ve ne kadarsın içimde. Gözlerime bakmak istemişti herkes; nah baktırırım..
Ne kadar çok şey öğrendim senden ama ne kadar az yaşadım..
Ağlama bebeğim, her şeyi nefret edecek kadar çok sevdim. Artık beni terk edemezsin..
Bir sen bağıracaksın, bir ben susacağım. Bir sen, bir ben susacağım. Bir sen kıracaksın, bir ben. Benim savaşım bu işte..
Beni çok seveceksin, kalbimdeki ağrıyı seveceksin, kavgayı vereceğim sana, kavgayı seveceksin..
"Kırmızı, sana sadece kırmızı demeliyim. Ben başaramıyorum kırmızı, hatırlamak dışında bir mucizem yok. Bir şeye inandım, birşeye ve sadece bir kere ağlayarak dansettim. Oysa hayata bağlanmak için ayağa kalkmıştım."
Elleri turtuştuğunda onların, bir iblis gibi güleceğim. Onlara kıçımı göstereceğim. Kıçımın yarısıyla güleceğim. Beni yarım bırakanlara..
Daha kolay yaşamalıyım, metruk evlerde yaşayan 'tam işte o kelimeydi' dediğim insanların arasında. Daha kolay ama nasıl, onu da bilmiyorum. Aşk iki de bir ellerimi tutmak istiyor. 'bir gün sen de cezanı çekersin' diyor. Boşuna, ellerimi verme! uyutmayacağım seni, ninniler büyütmuyor çünkü. Bahçende sıçrayan ağustos böcekleri hala saçlarımın içinde. Bir tek ben kanadım, bir tek sen gördün beni.
"Artık özgürüm, öyle yalnızım ki".
"Doğrum yok benim. Her yarım şey gibi, ne kederli, ne de mutlu.
Her aşk bir orospu yaratıyor. Bense beyaz duvaklar, dokunduğumda irkilen sırtlar çiziyorum. Ben de oluyorum, o senin kendin için korktuğun yerde..