16 Kasım 2012

Sabahattin Ali/İçimizdeki Şeytan

Bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret falan değil.. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğu mu hissediyorum. Kafamda hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor. Fakat sonra birden bire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker uzun uzun anlatacak birini. Sokağa fırlıyorum. Bir tek çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. Halbuki ara sıra karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum. Hiçbiri bana bu anda yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor. Bilmem beni anlıyor musunuz?


11 Kasım 2012

Umay Umay bir röportajında diyor ki..

"Kızıyordum, artık kızmıyorum. Bir şey oldu epey önce, kimsenin beni öldüremeyeceğini fark ettim. Affedilmeyecek ihanetlere tanık oldum. Affetmeyeceğim. Affetmenin, ne büyük uyum isteği ve palavra olduğunu fark ettim. Çok uyumsuz muşum. Azıcık uyayım diye, ne fedakarlıklar yaptım, geçmiş olsun, affedemiyorum, etmeyeceğim de. Korku kendi cehenneminde debelensin, benim cehennemim başka"..




06 Ekim 2012

Cem Adrian / Yalnızlık yasaklanmasın!

Özellikle son 4 gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum. Bu ülke için fazla bile, olmazsa olmazım tek geçerim dediğim 3 sesten biridir Cem.. (Şebnem Ferah, Cem Adrian, Jehan Barbur)..
Klip gayet şarkıya uygun, şarkı ve Cem zaten standart üstü ama gel gör ki "kendini bilmez" yasakçı zihniyet yine iş başında. Beğenmiyorsan izleme dinleme, onu sevenlere emeğine saygı duy!! Facebook sayfamda bu klibi yayınladığımda, herkesin ortak yorumu umarım yasaklanmaz diye yayınlamıştım ve ertesi günü twitterda yasaklansın kampanyası. Her ne kadar izlemesemde Behzat Ç. dizisinde bira şişesi bile yasaklanmışsa artık, mastürbasyon ya da klipte travesti oynatmak kıyamet alameti olarak nitelendirilmesi "ee ne bekliyordun ki dedirtiyor"..

Her akşam milletin ağzını ayırarak izlediği cılkı çıkmış dizilerde, millet baldızını üvey kızını en yakınını götürürken alani sevişme sahnelerine rağmen gıkı çıkmayanların, ya da bilmem ne hoca ağına düşürdüğü boya kovasına düşmüş cariyerleriyle tv de maşallahlı inşallahlı saçma salak muhabbetler yaparken bunlara sesi çıkmayan yasaklatmayanlar, kalkmış belli belirsiz bir mastürbasyon sahnesi ya da bir travestiden rahatsızlık duyup klipte kıyameti koparıp ahlak edep nutukları atması trajikomik hatta içler acısı.. Biz zaten bu kadar salak bir millet miydik yoksa giderek salaklaşıyor muyuz?! Eğer bu sahneden senin ahlakın bozulacaksa, sende zaten bozulacak bir ahlak yoktur! Tv de biri adam öldürünce sende mi öldürüyorsun ya da her gün annene kardeşine sevgiline hatta kendin o dizileri izlerken bozulan ahlak zihniyet benim mi?!
Hoşumuza gitmeyen konularda durumlarda, neden en cahil en hoşgörüsüz anlayışsız, en çağ dışı şekilde, 3. dünya ülkesi gibi tepkiler veriyoruz?! Benim gibi ülkesine aşık biri bile artık ülkesine yabancılaşmış hatta gitgide soğumuş ülkesinden soğutulmuşsa sonumuz iyi değil.. Sadece bu değil hiç bir konuda düzgünce kendimizi fikrimnizi savunmuyor, karşıdakine saygı duyarak tartışmıyoruz.. Senin 10 kızla yatman, ya da 10 adamla yatman kimseyi ilgilendirmediği gibi, Cem Adrian ya da kliptekilerin cinsel kimliği kimseyi ilgilendirmez!!
Futbolda siyasette ya da LGBT lerle ilgili konularda, hep hakaretler küfürler tehditler, kimse kimsenin özeline kutsalına saygı duymuyor, anlayış hoşgörüden uzak barbarca tepkiler yaklaşımlar.. Belki abartı gelebilir ama bakın çevrenize ve 3 maymunu oynamaktan vazgeçelim..

Kayıtlı olmayan okuyucular yorum yapabilmek için, yorumlama biçiminden "Anonim"i seçerek yorum yapabilir..

İyi ki varsın Cem Adrian


07 Eylül 2012

Meral Okay

Cehalet bizi boğuyor artık.. Eskiden zalimin zulmü vardı, şimdi cahilin zulmü! Yalnız cehalet değil, cehalet ve kötü niyet karması, bu ülkedeki her vicdanlı, iyi niyetli, kaliteli insanı boğuyor artık. Bir yanda körkütük cahil kötü niyet, bir yanda hoyratlık, sevgisizlik, düşmanlık ortamı.. Bir şey oldu bu insanlara, kimse kimseyi sevmez oldu. Sinsi, bir tür nefret başını çıkardı bütün duyguların arasından. Alaycılık bütün üslupların arasında belirginleşmeye başladı. Sadece ezberletilen şarkıları söyleyebilenler ortalıkta. Sevmeden aşık olanlar, kavga etmeden yenenler, cin olmadan adam çarpanlar yeni kurallar koydular sanki ve kaptırdı insanlar kendini bu düzene.. (Meral Okay)

Gülümse bebek. Gün gelecek, herkes sana sadece insan diyecek..


09 Ağustos 2012

...

Düşünmekten kaçıyorum uzun zamandır, saklıyorum yüzümü. Gözlerimde bir acı var görmek istemiyorum, aynalara göstermiyorum yüzümü. Nedir bu kadar karanlık olan? Dile gelmeyen bir türlü. Yalnızlık mı ölüm mü? Neyin yası bu sürüp duran?
Hareketlerim yavaş, sanki her kasım ayrı bir acı çekiyor. Şehir hareketsiz. Fırtınanın kopmasını bekliyor sabırla. Bu şehir artık etkilemiyor beni. Sokaklar insanlarla dolu. Ama tanımıyorum hiçbirini. Bana öyle uzaklar. Köşe başında bir tanıdığı görmekten korkar gibiyim. Ama eski bir dosta sarılmanın özlemi var içimde.
İnsanlara bakıyorum, pürüzsüzler,güzeller, umursamazlar..Korkuyorum biri yaralarıma dokunacak. Karanlıkta beni bulacak.Kimseye göstermiyorum yüzümü. Ağlamak istiyorum,ağlayamıyorum.niye başım dönüyor?
Uyumak istiyorum...
Ve rüyamda bir dünya görmek..
Yalnızca bana ait..

(birikinti'den)

17 Mayıs 2012

Birsen Tezer

bu aralar her günüm "Birsen Tezer"



Maskeler, yalanlar yalan-cılar..

Hayatı boyunca maskelerin ardına saklanan "yalancı" insanların bazı kalıplaşmış özellikleri vardır..Maskeleri sayesinde dünyanın en iyi en anlayışlı, en sadık, en dürüst, en ahlaklı, en bilge, en kültürlü, en cool insanları olabilirler. Kelime oyunu ve kıvırmada çok ustadırlar, her durumu arsızca kendi lehlerine çevirme konusunda ihtisas yapmışlardır. İnsanların akıllarıyla oynamayı severler, inandırıcılık, yalan konusunda çok ustadırlar ananınızı boyayıp babanıza yeni karı diye satabilirler. Haklı olduğunuz konuda sırf o pis egosuna leke getirmemek için, öyle numaralar sözlerle sizi haksız duruma düşürürler ki, siz bile yapmadığınız şeyleri yapmış gibi hisseder kendinizden şüpheye düşersiniz o kadar ustadırlar..

Kendisine yapılan hatanın yanlışın sittin sene davasını sürer her zaman yüzünüze vurur, ama kendini kusursuz sanan o varlıklar kendi hatalarını asla kabul etmezler
,Sizinle alakalı bir durumu eşeleyip burnunu sokarken, kendi yaptığı midesizliklere bakmaz ve onların üstünü kapamak geçiştirmek için türlü katakulli mevcuttur.. Hatalı olsa yanlışı ortayada çıksa, utanması gerekirken o pis egoları sayesinde yüzsüzce üste çıkar, hiç umursamıyormuş gibi yaparlar. Lakin ne mal oldukları ortaya çıktığı için içten içe kendilerini yerler gözü doymayasıcalar:) ek olarak kendi yediği naneleri kapatmak için sizin yanlışlarınızı ararlar ama bilmezlerki kendilerinin hayatları "yalan"..

Asla sevmezler, severmiş gibi yaparlar her dokunduğu teni aşk sanarlar. Aynı anda bir çok kişiyi idare etme, kendini herkese karşı çok önemli vazgeçilmez gibi gösterme meraklısıdırlar. Götlerinden element uydurmayı pek seveler, en vazgeçilmez dost rolünde ustadırlar, herkes kendilerine aşık ölüyor bitiyormuş gibi gösterirler ama insanlar onların gerçek yüzlerini görseler aynı ülkede bile yaşamayacaklarını bilmezler. Reddilmeyi asla kaldıramaz aksine yalanlarla işveyle cilveyle hırs yapıp ağlarına herkesi düşürme kapasitene sahiptirler, hatta tek marifetleride budur !  Ha birde, eğer bir konuda size dayatmalarda bulunuyor, soruyor sorguluyor, sizi bir şeyle itham edip suçluyorsa bilin ki aynı boku kendi yemiştir, kendi vicdanını susturmak kendi içinde kendini aklamak için size bok atma derdine düşmüştür..



Sonra inanılmaz nankör 'hep bana'cı tiplerdir, sorsanız hep o madur olmuştur, hep aldatılmıştır, hep ona yalan söylenmiştir, hep o vefasızlığa uğramıştır kendisi sütten çıkmış ak kaşık, hiç kendi yediği bokları dökmez. Bide yaralı parmağa işemezler pek, ama ağızlarını açınca sen ne yaptın da olur, sanki kendileri sizin için çok şey yapmış gibi :) Sonuç mu? ilahi adalet, Okşayan ellerin kıymetini bilmeyen tekmeleyen ayakları öper!


Ve ve ve yalan makinalarının en büyük özelliği, doğruluk dürüstlük nutuklarıdır, ben hayatta yalan sevmem deyip doğrusu bulunmayan tipler. Tek doğru kendilerini görürler ve kişi kendinden bilirmiş misali herkesi yalancılıkla, sadakatsizlikle, dürüst olmamakla suçlarlar ama hiç dönüpte kendine yaşadığı hayata bakmazlar, kendi yalanlarına insanları inandırmanın gurundadırlar.. Bu tip insanlarla asla karşılaşmamız selam bile vermemeniz dileğiyle, çünkü en büyük günahları masumlaştırıp sevap diye yuttururlar ve oldukça midesi mezhebi geniş varlıklardır... Bizden uzak istedikleri cehenneme yakın olsunlar...

√ KIRMIZI √

09 Nisan 2012

Devrik Cümle

 
29 harf arasına sıkışmış devrik bir cümleyim ben..
-Kırmızı Ruh-



05 Nisan 2012

Jehan Barbur / Sarı

Bu şarkı değil, şarkıdan çok öte, 
sanki kitap okur gibi, sanki kendi hikayenizi dinler gibi.
bir Jehan Barbur harikası..
 Bir ara sokakta öldüm.. dün.
Öylece yani, birdenbire.
Boşluğa düşer gibi, sarı bir sessizliğin içinde.
Granit duvarlı binanın anlamsızlığına.
Şehrin boşu boşunalığına içerlerken.
Bırakmışım son nefesimi kaldırıma.
Bitmiş, öylesine yani.
Birdenbire..

20 Mart 2012

Michael Ende

Bazen önüne upuzun bir cadde çıkıyor. Öyle uzun ki, insan bunun sonu gelmez sanıyor. O zaman acele etmeye başlıyorsun. Gittikçe daha çok acele ediyor insan. Her önüne baktığında yolun hiç de kısalmamış olduğunu fark ediyorsun. Daha hızlı ve daha gayretli çalışıyorsun; sonunda nefesin kesilip güçsüz kalıyorsun. Ve cadde hala upuzun bir şekilde seni bekliyor. İnsan caddenin tamamına bakıp hemen bir karara varmamalı. Her zaman adım adım ilerlemeli. Sürekli olarak bir adım sonrasını düşünmeli, bir adım, sonra derin bir nefes, sonra bir süpürge. İşte o zaman hayat zevkli olur..

CocoRosie / Werewolf

Concha Buika / No Habrá Nadie En El Mundo

Güneşin gülümsediği bu günlerde, bu şarkıda iyi gider.
Sıcak çukulata tadındaki yaz gecelerinin habercisi olarak..

Charles Bukowski'den Seçmeler

"Güzellik bir bok değil, uçar. Çirkin olduğun için talihlisin. Biri sana ilgi gösterirse başka bir nedeni olduğunu biliyorsun"..

"En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur sırf uzaklaşmak için ve geride kalanlar, birinin onlardan uzaklaşmayı neden isteyebileceğini, bir türlü tam olarak anlayamazlar".. 

"Dar bir yolda çarpışsak seninle, sonra ben yere eğilsem yere düşen kağıdını fln toplamaya.. Kalkarken hareket çeksem sana 'nah' yapsam. Şaşırsan, sonra evlerimize dağılsak".. (: 

"Bazı erkekler kadınlarla ilişki yürütmekte başarılıdırlar. Ben hiç beceremedim. Çok sıkıcı bir şey ilişki, bittiğinde gerçekten düzülmüş hissedersin kendini".. 

"Elimdeki bira ve buz tutmuş hüzünlerim bile, insanlardan daha değerliydi. Toplumu sevmezdim, çünkü sevilecek hiçbir yanları yoktu, menfaat uğruna domalmış kitlelerdi. Kaçık ve saldırganlar arasında yaşıyorduk, derin bir uykudaydık".. 

"Bazı insanları acı büyütür ve yaşatır. Acı çekmeden daha doğrusu yeterince acı çekmeden, yitirmeden o korkunç yalnızlığı tatmadan kendisi olamaz bazı insanlar. Ne zaman ki en sevdikleriniz sıçar ağzınıza, ne zaman ki birer birer düşürür herkes maskesini, ne zaman ki yalnızlıktaki o muhteşem gücü keşfedersiniz o zaman başlarsınız gerçekten yaşamaya"..

"Doruk noktalarının arasında hiçbir şey yapmadığın boşluklar olmalı. Yatağa uzanıp tavanı seyret, bu çok çok önemlidir. Hiçbir şey yapmamak, çok çok önemli. Ve bu çağdaş toplumda kaç kişi yapıyor bunu? Çok az. Bu yüzden herkes kaçık, saldırgan, öfke ve nefret dolu"..

"Neyse, kendime göre bir bok çukuru inşa ettim burada, içinde oturup etrafıma bok fırlatıyorum. Küçük ve büyük pişmanlıklar var, ve söylenecek şey değil ama. Hayatımda yerinde olmayı arzulayacağım biriyle karşılaşmadım. Bu bir yanılsamaysa bile, talihli bir yanılsama".. 

"Cinayet konusunda en becerikliler cinayet karşıtı vaaz verenlerdir. Nefreti en iyi becerenler sevmeyi vaaz verenlerdir. Ve son olarak savaşı en iyi becerenler barışı vaaz verenlerdir. Tanrıyı vaaz verenlerin tanrıya ihtiyacı var. Barışı vaaz verenlerin huzuru yok, sevgiyi vaaz verenler sevgisizdir. Vaaz verenlerden sakının, bilmişlerden sakının"..

19 Mart 2012

Death Note (Anime dizi soundtrack)

İnsanın anime delisi bir eşi olunca, haliyle animelerede sarıyorum :) Death Note şiddetle önerilir.. 
Benim gibi adalet duygusu en hat safhada olan kinci bir terazi'nin eline geçseydi o defter, dünya nüfusu  rahat %70 azalırdı, 
ilk sırada çocuk istismarcısı tecavüzcüler ve siyasetçiler olurdu..

Portishead - Undenied

Roads'tan sonra II. Portishead (Beth Gibbons) harikası..

Jodi Picoult / Taş Kağıt Makas


"Ağlanacak halinize gülüyorsunuz. Ufak bir iğne kurtulmaya yetmez. Bir ağaç dalını ikiye kırın ve içinde beni bulursunuz. Bir taşı yerinden kaldırın, altından ben çıkarım. Aynaya bakın, beni göreceksiniz. Shay doğrudan gözlerimin içine baktı. "Birini katil yapanın ne olduğunu gerçekten bilmek istiyorsan," dedi, "kendi kendine seni katil yapan ne olurdu diye bir sor"..

Ane Brun / Jóga (Björk cover, live)

Björk şarkısını ondan daha iyi söylemek..  
♥ Ane Brun

15 Mart 2012

Pans Labyrinth Lullaby - Nana del fauno del laberinto

Uykudan önceki melodi, huzurun biraz fazlası.. 
İyi geceler ahali

hıhımm

Hayatlarımız hep ikinci kişilerin üstüne kurulu. En sevdiğimiz şarkıyı başkası söyledi. En sevdiğimiz kitabı başkası yazdı. En sevdiğimiz filmde başkası oynadı ve en çok başkalarını sevdik kendimizi değil. Bizim olan hayatı, başkalarına muhtaç yaşıyoruz işte bu çok garip...
-Heval Minas-

14 Mart 2012

Sóley / Pretty Face

şarkılar 3-4 dakikadır ama sanki ayrı ayrı birer yaşamdır..

                                                                                        

Albert Camus'tan Seçmeler

Kışın en soğuk zamanında, ben nihayet içimde yenemediğim bir yaz olduğunu öğrendim..

Kimileri “Sev beni!” diye bağırır, ötekiler “Sevme beni!” diye; ama en kötü, en mutsuz ve en aciz olanlar ise “Sevme beni, yine de yanımda kal!” diye..

Şimdi kalıntılar arasında dolaşıyorum, kuralsızım, tereddütler içindeyim, yalnızım ve bunu kabullenerek tek oluşuma ve kusurlarıma boyun eğdim. Tüm yaşamımı bir nevi yalan içinde yaşadıktan sonra bir doğru yaratmak zorundayım..

Yıllar boyunca herkesin ahlakına göre yaşamayı istedim, kendimi herkes gibi yaşamaya, herkese benzemeye zorladım.. Kendimi ayrı düşmüş hissettiğim zaman bile bütünleşmek için böyle davranmak gerektiğini söyledim, ama bütün bunların sonunda felaket geldi..

Ruhuyla yiğitliği eşit olan iki kişinin, yaşamları boyunca en azından bir kez, ta içlerinden gelerek. Birbirinin önünde çırılçıplak, önyargılardan, özel çıkarlardan, geçindikleri yalanlardan arınmış olarak birbirleriyle konuşabileceklerine inanıyor musun?

Üstünde durduğumuz sıkıntı bütün bir çağın sıkıntısıdır. Biz, kendi tarihimiz içinde düşünmek ve yaşamak istiyoruz. Biz inanıyoruz ki, bu hayatın gerçeğine ancak herkesin kendi dramını sonuna kadar yaşamasıyla erişilebilir..

Yıllar boyunca herkesin ahlakına göre yaşamayı istedim. Kendimi herkes gibi yaşamaya, herkese benzemeye zorladım. Kendimi ayrı düşmüş hissettiğim zaman bile bütünleşmek için böyle davranmak gerektiğini söyledim, ama bütün bunların sonunda felaket geldi. Şimdi kalıntılar arasında dolaşıyorum, kuralsızım, tereddütler içindeyim, yalnızım ve bunu kabullenerek, tek oluşuma ve kusurlarıma boyun eğdim. Tüm yaşamımı bir nevi yalan içinde yaşadıktan sonra bir doğru yaratmak zorundayım..

Şu son yıllarda gördüklerimiz bizde bir şeyi kırdı. Bu şey, insanın güvenidir; o güven ki, insanlığın dilini konuştuk mu bir başkasından insanca karşılık göreceğimize inandırırdı bizi. Gözlerimizin önünde yalan söylediler, insanı küçülttüler, öldürdüler, sürdüler, işkencelere soktular. Ve hiç bir kez, bunu yapanlar, yaptıklarının kötü olduğuna inandırılamadı. Çünkü, kendilerine güveniyorlardı. Çünkü, soyut bir kafa, yani bir ideolojinin adamı başka bir şeye inandırılamaz..

Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir. İnsanlar kötü olmak yerine daha çok iyidir ve gerçekte sorun bu değildir, ancak insanlar bir şeyin farkında değillerdir, şu erdem ya da kusur denilen şeyin. En umut kırıcı kusur, her şeyi bildiğini sanan ve böylece kendine öldürme hakkı tanıyan cehalettir. Katilin ruhu kördür ve insan her türlü sağduyudan yoksunsa güzel aşk ve gerçek iyilik diye bir şey olamaz.

13 Mart 2012

Ane Brun / To Let Myself Go

Ane Brun tanrının lütfu ve bu şarkı iliğe işler..

Charles Bukowski'den Seçmeler

"Yalnız olmak, yanlış bir kalpte olmaktan iyidir."

''Düşündüm de, insan kendi yaşamının yağmurlarında ıslanma fırsatını kaçırmamalı.'' 


İnsanların hakkımda ne düşündüğünü önemsemeyerek hayatımı on yıl uzattım..
  
''Bir insana onu sevdiğini hissettirirsen, onun gözünde senin dışındaki her şey değer kazanır.''

Düştüğümüz kuyular sandığımız kadar dipsiz değil aslında, tutunmaya çalıştğımız ipler çok kısa..

Aslında hiç kaybetmedim; sadece sistemin istedikleri kazandı. Meteliksiz olabilirim ama niteliksiz değilim..

Eğer iki kişi arasında kalıyorsanız ikinciyi seçin. Çünkü birinciyi gerçekten sevseydiniz, ikincisi olmazdı..  
 
Güzellik bir bok değil, uçar. Çirkin olduğun için talihlisin. Biri sana ilgi gösterirse başka bir nedeni olduğunu biliyorsun..

Hayatım boyunca arıların, kelebeklerin ilgi gösterdiği bir çiçek olmak istedim ama hep sineklerin konduğu bok oldum ..

- Bir insanı sevmek mümkün mu sence ?
- İyi tanımadığınız biri ise belki. Ben insanları pencereden seyretmeyi severim..
 

Bazı erkekler kadınlarla ilişki yürütmekte başarılıdırlar. Ben hiç beceremedim. Çok sıkıcı bir şey ilişki, bittiğinde gerçekten düzülmüş hissedersin kendini.. 

Bazen hepimiz bir filme hapsolmuşuz hissine kapılıyorum. Repliklerimizi biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz, nasıl oynayacağımızı biliyoruz, sadece kamera yok.. Yine de çıkamıyoruz filmin içinden! Ve film kötü...


Zordur benimle yürümek. Bunu, benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bir şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam..

Schiller / I Fell You

''Uyuduk mu eşit oluruz. Ne tutku, ne gurur, ne umut.'' 
(M.Cevdet Anday)

(İyi geceler ahali)

12 Mart 2012

Philippe Djian

Demek ki bize eşlik eden yalnızca şeytanlar değildi, aynı zamanda pekala cennetin melekleri de vardı. İşte yaşamı olağanüstü yapan bu. Akıllıları güldürüp, delileri bağırtan bu.

Tezer Özlü

Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir yerde uygulamama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, birşey yapıldı sanıyorsunuz..

Ben X

Her zaman bir sorun vardı, yanlış bişey. Her zaman hatalı olan ben oldum, ama doğrusunun ne olduğunu hiç kimse bana tam olarak söylemedi..
(Ben X)

 [Sonunda hasiktir dediğim, istisna bir kaç filmden biri, harika bir psikolojik film]

Matrix Soundtrack / Clubbed to death

Sana burada olma sebebini açıklayım. Buradasın çünkü bir şey biliyosun, bildiğin şeyi de açıklayamıyorsun ama hissediyorsun. Bütün hayatın boyunca hissettin, bu dünyada yanlış olan bişeyler var, ve ne olduğunu bilmiyordun ama hissediyordun. Beyninin içinde dolaşıp seni deli ediyordu, seni bana getiren de işte bu his..
(Matrix)

Rana Şahnaz / Bir Yalnızlık Tangosu

Güçlü kadın hikayesi hep yalandı. Hiçbir kız çocuğu güçlü kadın olmak için doğmaz. Hepsi masum hayaller kuran, şımarık birer prensese benzerler. Kaderdir onları cadı, fettan ya da güçlü kadın yapan. Tutulmamış sözler, yarım kalmış kaderler, yaşanmamış mutluluklar, ölümler, ayrılıklar güç verirmiş insana. Kurulan hayaller iskambil kağıtlarından kule gibi yıkıldığında, ezilmemek için enkazın altında, güç veriyor Tanrı insana. Annem güçlü bir kadındı. Ben o güce hayrandım. Hiç öyle olamam zannediyordum, ama maalesef oldum. Bir gün bir kızım olursa güçlü kadın değil, mutlu kadın olmasını dilerim..

Jehan Barbur / Miş

Jehan Barbur tanrının bir lütfu, huzur veren harika ses...
Gökten düşmüş yerlere dağılmışım. Büyümemiş küçük bir kadınmışım.
Bazısı için uzak bir rüyaymışım. Sonunda senin gibi insanmışım.
Ama yolum çok yolum çok uzun. Ama yolum dar küçüçük sokaklar.
Görebilir misin içimin rengini? Bulabilir misin zamanın dengini?

CocoRosie / Beautiful Boyz

CocoRosie sadece dinlenmez, dinlerken hissedilir yaşanır, 
terapi zırvalıklarından daha çok iş görür.. 

Masumiyet

 Anadolu kadını anadolu insanı, el değmemiş masumiyeti güzelliğiyle insanlık abidesi. Kendi yoksulluğuna rağmen, yoldan geçen yabancıya kapı önünde üzüm ikram edebilecek kadar yüreği zengin cömert anadolu annesi...



John Lennon

Ben çocukken annem bana hep hayatın anahtarının mutluluk olduğunu anlatırdı. Okula gitmeye başladığım zaman, sınavda bana 'Büyüyünce ne olmak istiyorsun?' diye sordular. Ben de onlara 'Mutlu olmak istiyorum' diye cevap verdim. Onlar bana, soruyu anlamadığımı söylediler. Ben de onlara, asıl onların hayatı anlamadıklarını söyledim."

Gary Jules / Mad World (Donnie Darko soundtrack)

Sylvia Plath'tan Seçmeler


Zalim değilim, içtenim sadece.

Eğer düşünmeseydim, çok daha mutlu olurdum.

Yazıyorum çünkü içimde susturamadığım bir ses var.

Başkasını öldürmek için fazla iyi biriydim. Kendimi öldürmeyi denedim.

İhtiyacım olanın insanlar olduğunu söylüyorum ama bana ne faydaları dokundu ki?

Hem çekip gitmek isteyip de hem de hiçbir yere gitmek istememek berbat bir şey.
 

Sessizlik büyüdü, büyüdü, bir an geldi ki kulak zarlarımın sessizlikten patlayacağını sandım.

Nefret ettiğim bir şey varsa, o da insanların kendinizi berbat hissettiğinizi bildikleri halde neşeyle hatırınızı sorup 'iyiyim' demenizi beklemeleridir.

Tıpkı bir kasırganın merkezindeki sakin bölge gibi durgun ve bomboştum, çevremdeki karmaşanın içinde yuvarlanıp gidiyordum.

Bir kadının bir tek temiz yaşantısı olması gerektiği, oysa bir erkeğin biri temiz öteki kirli iki yaşantısı olabileceği düşüncesi beni çileden çıkarıyordu.

Ben diriliyorum, kalkıyorum işte. Küllerin arasından kızıl saçlarımla.

Benim yüzüme bile bakmadığı sıralarda onu uzaktan uzağa tam beş yıl boyunca taparcasına sevmiştim.

Topluluklar neden böyle imkansız benim için? Aralarında olmayı istiyor muyum ki? Utangaç halim ve ufacık beynimle onlara uymadığım için mi büyük romanların ve şiirlerin hayalini kuruyorum?

Ağlayacaktım. Neden ağlayacağımı bilmiyordum ama birisi bana bir şey söylerse ya da çok yakından bakarsa gözlerimden yaşların boşanacağını ve bir hafta boyunca ağlayacağımı biliyordum. Gözyaşlarının içimde kabarıp dolu ve dengesiz bir bardağın içindeki su gibi çalkalandığını hissedebiliyordum.

Beck / Everybody's Gotta Learn Sometime (Sil Baştan Soundtrack)

- Gitme.
-Neden?
-Bilmiyorum sadece gitme..
(Sil Baştan)


11 Mart 2012

John Swinton



Hiç biriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda yazdıklarınızın basılmayacağını önceden bilirsiniz çünkü. Çalıştığım gazetede bana düşüncelerimi açıkça yazmak için değil, tersine yazmamam için haftalık bir ücret ödüyorlar. İçinizde benzer biçimde benzer ücretler alan başkaları da vardır. Düşüncelerini açıkça yazacak kadar salak olan herhangi biri, sokaklarda başka iş arıyor olacaktır... Bizler entellektüel fahişeleriz..

Saltillo / Remember me

Sözsüz alternatif müziklere bayılıyorum..

Birhan Keskin ( Alıntılar )



Yetiştirdiğim en iyi nişancı vurdu beni.

Bırak soğusun parçaların..
Tekrar bitiştiğinde başka bir şey olacaksın


Varla yok arasındayım.
Hep, varla yok arasındayım zaten.

Serin bir rüyanın hatırınadır.
Çektiğim dünya ağrısı.


Turnayı gözünden vuranlar bizden değildir.
Turnanın kalbinden dem vuranlar bu tarafa.


Bir yerden aşağı, çok aşağı düştüm.
Zaman, solgun ve gri bir koridordu. 
Orada çok üşüdüm, üşüdüm.

Kimseden çıkartmadım öfkemi, saçlarımı uzatmak  için kimseye söz vermedim.
Kimseye yakın değilim inan susmaktayım,  uzağında değilim unutmanın..

Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı.
Bundan gözlerimdeki kayalık,
İçimdeki serseri buzullar.
Dürtme içimdeki narı,
Üstümde beyaz gömlek var..

Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem
Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en geniş cümlem:
İçimi açtım sana. İçini açmak için.


İster sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni..
Yoluna baş koymak diyoruz, biz barbarlar buna!


Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi. Benim de söylemediklerim var.
Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle,
yolu seninle geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.

Buna yanarım çok, en çok buna yanarım inan. 
Onaramazdım kırdığım yerleri.
Onaramazdın kırdığın yerleri.


Ben seni hep sevgilim, ben seni hep, yüzünden geçen dalgalardan okudum.
Gözlerine sevgi okudum ellerine şefkat okudum.
Annen seni inkar etmişti, aldım etime dokudum..

Sustum. Sustum. Sustum.
Bütün aşkların sonunda yaptığım gibi,
konuşmak hiçbir şeyi,
hiçbir şeye ulaştırmıyordu.
Biliyordum.

Sabahın karşısında konuşmak ne zor!
İncecik kül gibi kalıyorsun,
Dağ susmaya giden yolu biliyor.
Sen bilmiyorsun.


Neşeyle yaptıklarımdan geçtim.
Kederle durulan yere geldim.
İnce uzun bir öfkenin sessiz ipiyle.
Günün saf ışığının altına çömeldim.
Yenildim ben, unutuldum ve üzgün değilim inan.
Büyüktü çünkü onların dünya arzusu.
Benim otların sesiyle kaplı kalbimden.
Söktüm atımı söğüdün gölgesinden.
Şimdi yol benim yeniden..

Biz seninle yoldayken yanımızda,
Ovalar, ağaçlar; titreşen rüzgarlar akmıştı.
Bir yolumuz olduğunu, o zamanlar biliyor muyduk?
Kar şiddetle rüzgarla büyük kırgınlıkla, vardı gece yarısı dağlarında.
Gelemem artık yanına.

Ben kaybettiğime ağlayayım, sen kaybettiğine ağla..
Seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp.
Sanki senden bahsetmiyormuş gibi yapıp.
Sanki benden bahsetmiyormuş gibi yapıp.
Hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi.
Fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana.

Seni bir yabancı gibi karşıma alıp.
Bunun dayanıklı bir şey olmadığını.
Sürekli kılınamadığını,çünkü aşkın.
Yapılan bir şey olmadığını,
Başlangıçta bir melek konduğunu.
Sonunda bir kelebek öldüğünü,
Yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın.
Bir korkular ve alışkanlıklar bütünü olduğunu,
Bütün bunları sana.
Nasıl anlatacağım?..

“Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık onu da.
Bırak gitsin. Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin.
Sen onu nasılsa bin kere daha Seveceksin…”


İnsan ölebildiğine göre, kendinden bile  soğuyor.
Benden asla vazgeçmez  dediğimiz âşıklarımız bizden soğumuyor  mu?
Biz kendi aşklarımızdan  soğumuyor muyuz?
Yani ben şimdi bunları  söylemeyeyim mi.
Artık her şey  tüccarların elinde değil mi yani?
Dünya  hakikaten giderek daha katı bir  yer haline gelmiyor mu?

Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. 
Lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok 
burada dursun. 
***         

Şuraya bir cümle koydum. Bırak, acımızı birileri duysun. Hem 
zaten şiir niye var? Dünyanın acısını başkaları da duysun! 

Acı mıhlanıp bir kalpte durmasın. Ortada dursun. Olur ya biri eline alır 
okşar, biri alnından öper. Az unutursun. 

Buraya tabiatı koydum. Ağaçları, suyu, ovayı, dağı. Onlar bizim 
kardeşimiz, çok canın sıkılırsa arada onlarla konuşursun. 

Buraya küçük mutlu güneşler koydum. Günlerimiz karanlık ve
çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın. 

Buraya, bir inanç bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak, 
o inat neyse sen osun. 

Buraya yolun yokuşunu koydum. Bildiğim için yokuşu. Zorlanırsa 
nefesin, unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organ, valla bak, 
aklında bulunsun.

Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor, 
ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun. 

Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak: sen şahane bir 
okursun. Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. N' olcak ki, 
bırak patronlar seni kovsun! 

Burada bir tutam sabır var. Kendiminkinden kopardım bir parça, 
(bende çok boldur) lazım oldukça ya sabır ya sabır, dokunursun. 

Burada güzel çaylar var. Bu aralar senin için çok önemli. Bitki 
çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar. Demlersin, maksat 
midene dostluk olsun. 

Şuraya Youtube 'dan müzikler. Bach dinle filan, koydum. Ama 
müzik konusunda sen benden daha iyisin, koklayıp buluyorsun. 

Buraya bir silkintiotu koydum. Kırk dert bir arada canına 
yandığım, kırkına birden deva olsun...




'O' an






İsviçre'nin Zurih Kenti'ne yıldırım düşüyor. Ama fotoğrafçı bu kadar yakından yıldırım görüntüleyebilecek kadar şanslı, donanımlı ve becerikli ki 'o' an, gökyüzünün çatırdadığı ve öte tarafın göz kamaştırıcı ışığının göründüğü bir fotoğrafa dönüşüyor..



A.P Ajansı bu fotoğrafı 22 Kasım günü B.M tarafından yayımlanan bir rapor nedeniyle arşivinden çıkararak servise koydu. O gün, 11 Haziran 2002 günü, açlık sorunuyla karşı karşıya bulunan Angola'da Farinha adlı 2 yaşındaki çocuk yemek dağıtımını beklemekteydi. O anda gözlerinde yaşından beklenmeyecek bir olgunluk vardı. Küskün müydü? Umutlu muydu? Çeşitli yorumlar yapmak mümkündü. Belki de yaşadığı dünyaya acımaktaydı. Sözünü ettiğimiz Birleşmiş Milletler Raporuna göre, o günden bugüne 3 yılda 18 milyondan fazla çocuk açlıktan öldü. Yani bugün hayatta olup olmadığını bilmediğimiz o Angolalı 2 yaşındaki çocuk,O anda dünyanın haline acıyorduysa eğer haklı çıkıyordu.
 


Umay Umay / Orospu Kırmızı

Benim yüzüm yarım, kalbim iki tane..

Artık özgürüm, öyle yalnızım ki..


Arabamı sağa çekip dikiz aynasında makyaj yaptım. Sana ihanetlerin en büyüğünü hazırladım, en kanlısını; bir gün beklediğin gibi benden..

Bu uzaklıktan düşsem yakalayabilir misin beni? Ne kadar kalabalığım ve ne kadarsın içimde. Gözlerime bakmak istemişti herkes; nah baktırırım..

Ne kadar çok şey öğrendim senden ama ne kadar  az yaşadım..

Ağlama bebeğim, her şeyi nefret edecek kadar çok sevdim. Artık beni terk edemezsin..

Bir  sen bağıracaksın, bir ben susacağım. Bir sen, bir ben susacağım. Bir sen kıracaksın, bir ben. Benim savaşım bu işte..

Beni çok seveceksin, kalbimdeki ağrıyı seveceksin, kavgayı vereceğim sana, kavgayı seveceksin..

"Kırmızı, sana sadece kırmızı demeliyim. Ben başaramıyorum kırmızı, hatırlamak dışında bir mucizem yok. Bir şeye inandım, birşeye ve sadece bir kere ağlayarak dansettim. Oysa hayata bağlanmak için ayağa kalkmıştım."


Elleri turtuştuğunda onların, bir iblis gibi güleceğim. Onlara kıçımı göstereceğim. Kıçımın yarısıyla güleceğim. Beni yarım bırakanlara..


Daha kolay yaşamalıyım, metruk evlerde yaşayan 'tam işte o kelimeydi' dediğim insanların arasında. Daha kolay ama nasıl, onu da bilmiyorum. Aşk iki de bir ellerimi tutmak istiyor. 'bir gün sen de cezanı çekersin' diyor. Boşuna, ellerimi verme! uyutmayacağım seni, ninniler büyütmuyor çünkü. Bahçende sıçrayan ağustos böcekleri hala saçlarımın içinde. Bir tek ben kanadım, bir tek sen gördün beni.
"Artık özgürüm, öyle yalnızım ki".


"Doğrum yok benim. Her yarım şey gibi, ne kederli, ne de mutlu.
Peki ya sen! hiç hikayen yok mu senin?"

"Pirinç işlemeli bir aynada kırıldı yüzümün diğer yarısı. Herkes uyuyordu. yüzümün yarısı benim, yüzümün yarısıyla hep yarım öyküler anlatırım. Peki sen, yarım dudaklı bir kadını öpmek ister misin?"

"Herşey dönüyor ve kendi etrafındaki tüm masumiyeti yok ediyor, cehennemi sevmekten başka elimde insanca kalan ne var ki.. Cehennemi ruhu hala üşüyenler için istiyorum, kendi kötülüğümü istiyorum, son bir defa ara istiyorum." 

"Yanlış bu sözcükler, yanlış. Çok ağladım, çok erkek oldum çok da kadın, kimseyle kendimle bile yaşayamazdım. Hep yarım kaldım hep!"

Her aşk bir orospu yaratıyor. Bense beyaz duvaklar, dokunduğumda irkilen sırtlar çiziyorum. Ben de oluyorum, o senin kendin için korktuğun yerde..

Başını derenin kenarına koy, altını yıldızlarla bağla. Dinle ama korkma, çünkü vitamin aldım, iyiyim.. ama; ya bu soluk sonsa, ağlıyorum fren seslerinin ardından gelen hıza. Kaderimin oyuncağı oldum, sokakta aşkı buluyorum diye elma şekerleri kazandım, övüncü oldum sessiz uzlaşmacıların, övüncü oldum tüm yaşayamamışların, bir kurbanın onurunu diktiler yakama..