Fahişe ve çingeneleri severim. Biri namuslu numarası yapmaz, öteki milliyetçilik.
-Charles Bukowski-
Bir bebek gibi sallanabilen bir yalnızlık var. Kollar kavuşmuş, dizler
karna çekilmiş, bir gelininkine benzemeyen bu devinimi sürdürmek,
sürdürmek, sallayanı yatıştırır, denetler. Bu, içedönük bir yalnızlık
-insanı bir deri gibi, sımsıkı saran türden. Bir de, dolaşıp duran bir
yalnızlık var. Hiçbir sallama onu yatıştıramaz. O canlıdır, dik
başlıdır. Kuru, yayılan bir şeydir; insana kendi ayak seslerini çok
uzaklardan geliyormuş gibi hissettirir.
-Toni Morrison-
“Tek bildiğim şu, aklımı kaçırıyorum,” dedi Franny. “Ego ego ego. bıktım
usandım. Kendiminkinden de, başkalarınınkinden de. Bir yere varmak,
farklı ve ayrıcalıklı birşeyler yapmak, ilginç biri olmak isteyen
herkesten bıktım usandım. İğrenç birşey bu - iğrenç iğrenç. Kimin ne
dediği umrumda bile değil.
-J. D. Salinger-
Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu
insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben
düşündüğümü söylemeye kalktım.
-YusufAtılgan-
Şehirlere kapanmış hayatlarımızda kim, hayalperest gibi gün gelip
yapayalnız ölmekten korkmaz ki? Bir gece yarısı uyanıp yanında yaşam
yoldaşının soluduğunu duymak yerine, çıplak tavana bakıp sessizliği
dinlemekten korkmayan biri var mıdır?
-Dostoyevski-
Şayet ruhlara hükmetmek dillere hükmetmek kadar kolay olsaydı, bütün
hükümdarlar güvenli bir şekilde hüküm sürerdi ve zalim güç diye bir şey
olmazdı. Zira o zaman bütün insanlar hükümdarlarının fıtratına göre
yaşar, neyin doğru neyin yanlış, neyin iyi neyin kötü, neyin adil
olduğunu neyin olmadığını sadece onların buyruklarına göre
değerlendirirdi. Fakat... bir insanın ruhunun, başka bir insanın hakkına
tamamen bağlı olması imkansız bir şeydir. Hiç kimse kendi doğal
hakkını, yani her konuda özgürce akıl yürütme ve özgürce değerlendirme
yetisini bir başkasına devredemez; dahası, hiç kimse bu bapta baskı
altına alınamaz. İşte bu yüzden diyoruz ki, devlet ruhlara yöneldiğinde
şiddet uygular.''
-Spinoza-
Kimseyle konuşmuyorum.
Böyle daha iyi oluyor sanki.
Bir anlamı olduğundan değil.
Konuşamadığımdan da değil.
Canım istemiyor sadece.
Aslında canım isterse bir saksı bitkisiyle hava durumu hakkında bile konuşabilirim.
Ama hiç canım istemiyor işte.
Sahiden de hiçbir şey söylemeden susarsam ne demek istediğim anlaşılabilir mi ki ?"
-Ali Lidar-
Bir panik atak, şehrin sokaklarındaki soluksuz koşuya çevrilmiş; çünkü
panik zihinsel kaçışın bir ifadesidir; köşeye sıkıştığın, gerçek
kaldıramayacağın kadar ağır geldiği, bu kaçınılmaz gerçeğin haksızlığına
karşı koyamadığın zaman içinde kabaran sınırsız güçtür; o yüzden
dehşete verebileceğin tek tepki kaçmak, kendini soluk soluğa seyirten,
çılgınlaşmış bir bedene dönüştürerek aklının kapılarını kapatmaktır;
hangi gerçek bundan daha korkunç olabilir? Birkaç saat ya da birkaç gün
içinde ölmeye mahkum olmak, hiç mi hiç anlayamadığın nedenler yüzünden
hayatının yarı yerinde bitmek, yaşamının bir anda bir avuç dakikaya,
saniyeye, kalp atışına indirgenmesi. Güneşin parladığı, çamaşırların
çabucak kuruduğu, camcıların, onarım işlerinin, işçi tazminatlarının ya
da su basan bodrumların olmadığı bir yer vardır daima.
-Paul Auster-
Ali Lidar'ın şiiri harika.
YanıtlaSilDostoyevski her zaman insan ruhunu çok derinlemesine tahlil eder.
Alıntılar gene özenle seçilmiş. Videoları ancak daha sonra dinleyebileceğim.
Sağlıkla, huzurla...
Hepsi film müziği.
SilÇingeneler Zamanı Yugoslav, Romanya-Fransa ortak yapım, Hit the road ta İran yapımı..
Sevgiyle, çok çok kalp..
Bukowski yine bildiğimiz gibi :) Ki aslında, böyle dedim ama, ondan hiç okumadım ve bir kitabını okumak istiyorum. Acaba nasıl bir okuma süreci olur?
YanıtlaSilBence ikinci tip yalnızlık daha iyi. Nerde hareket orda bereket :)
Bence sıradışı olduğunu söylemek de sıradanlaştı :)
Belki de düşünmek veya düşünmemek değildir mesele. Mesele, düşünüp düşünmediği düşünmemektir :) -tamam sustum-
Dostoyevski yine haklı, da... Artık kimse düşünmüyor be abim. Mantıklı şeyler düşünenler var, Yusuf Atılgan'ın dediği düşünmeme değil bu. Bu, kendimizi düşünmemek belki. En içimizi düşünmeden soğuk duvarlara sarılarak yaşamak. (Ayaküstü edebiyat nokta com :)
Spinoza da haklı bence ve bu nedenle, ruhunu korumalı insan. En başta ve daima.
Anlamak isteyen anlıyor :) Bugün bunu deneyimledim ve bir bakışta anlaşılabilecek bir şeyi binlerce bakışta kimse merak etmese de, bir kişi benden de iyi anlamış. Şaşırmadım, şaşkınlık verici yanı da bu. Ki bence, sessizlik en büyük bilgeliklerden(miş). (imza: bir cırcır böceği).
Bukowski muhteşem bir yazar ama iğrenç bir insan. Röportaj sırasında sevgilisini dövmüştü pis moruk.
SilGünümüzün hastalığı narsizim. Herkes kendini sıradışı, önemli bulunmaz hint kumaşı sanıyor.
Elbette anlamak isteyen bir bakış mimik hatta sessizlikten bile anlar. Yine de anlaşılmayan bazı sessizlikler sinir bozucu. İki kelime etsen yazsan ölür müsün diyesi geliyor insanın. (imza: Kırmızı) :)
Sen öyle deyince aklıma Sibel Alaş'ın şarkısı geldi. "Düşünüp düşümden ayrı kaldığım". bla bla..
çok güzel sözler.. Bukowski nin hep sözlerini okuyorum böyle çok ta çarpıcı geliyor ama hiç bir kitabını okumadım henüz.
YanıtlaSil