24 Eylül 2024

Hoşgeldin 40. yaş

Saat on ikiyi geçtiğine göre merhaba yeni yaşım. Şaka gibi koskoca kırk yıl ama sorsanız kafa hala yirmilerinde. Ben büyümemeye inat ettikçe hayat ve insanların iki yüzlülükleri sağlam tokat atarak e hadi zahmet olmazsa kendine gel büyü artık, yaşının insanı ol diyor.. Aslında çok uzun bir iç dökme yazısıyla birşeyler yazma niyetiyle oturdum bilgisayar başına ama kafamdaki çöp yığınından doğru kelimeleri seçmeye çalışıyorum, belki sonra devamını getiririm bu  yazının belki de hiç yazmam..

Neyse hoşgeldin 40. yaş bakalım ne sürprizlerle ne imtihanlarla geleceksin...


“Çünkü ben bu dünyanın nasıl bir dünya olduğunu görünce ; üstüme öyle bir hüzün çöktü ki altında bir çiçek gibi ezildim. Onun için bu masmavi dünyada ne kokum kaldı ne de rengim. Ben bir defterin iki yaprağı arasında değil milyonlarca insanın arasında kurutulmuş bir çiçeğim .”
-Hakan Günday-


20 Ağustos 2024

Altı Çizili Kitap Cümleleri - 53


 Hiçbirimiz dünkü insan değiliz.
-
Matt Haig-


İnsanlar denizinde küçücük bir damlayım.
-
Fyodor Dostoyevski-


Fazla iyi olmak iyi bir şey değil.
-
Orhan Veli Kanık-


Nerede kırıldı benim hayatım? Nerede kendim olmaktan çıktım?
-
Nermin Yıldırım-


Arada bir kendi kendime çıldırdığım oldu, çıt çıkarmadan. Kimseye duyurmadan.
-Ayfer Tunç-



İnsan en az üç kişidir: Kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü..
-Emrah Serbes-


İçimdekileri anlatabilecek birini bulsaydım, belki de bu cinayetleri işlemezdim, dedi. Yalnızlıktan bu duruma gelmiş.
-Oğuz Atay-



Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi,karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu..
-
Charles Dickens-


Dışarıdan gamsız bir pezevenk gibi gözüküp iç dünyamda duygusal biri olmak beni mahvetti.
-
Charles Bukowski-


Pirinç işlemeli bir aynada kırıldı yüzümün diğer yarısı. Herkes uyuyordu. Yüzümün yarısı benim, yüzümün yarısıyla hep yarım öyküler anlatırım. Peki sen, yarım dudaklı bir kadını öpmek ister misin?
-Umay Umay-



Bir insanın bütün varlığı ile, karmakarışık ruhu, esrarı çözülmemiş vücudu, arzuları, itiyatları, ihtirasları, hülasa her şeyi ile size teslim olması, size iltihak etmesi ne muazzam bir şeydir!
-
Sabahattin Ali-


Eskiden tutkuların vardı ve kötü dedin onlara. Ama şimdi erdemlerin var: onlar senin tutkularından doğdu.
-
Friedrich Nietzsche-


Ruh yorgunuyum, gönül yorgu­nuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlama­mış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde dur­mamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da ar­tık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her sefe­rinde yeniden şaşırmak yorgunuyum...
-Murathan Mungan-




18 Ağustos 2024

Farkında Olmadan Yapılan İyilikler Ve Kötülükler (!) ?

İzmir gezisi benim açımdan çok ilginç deneyimlere, tesadüflere ve başlangıçlara vesile oldu. Bu yazdıklarımın hepsi birebir yaşanmış ama bazı noktaları değiştirilmiştir.

11 Ağustosta ki şahane bloggerlar buluşmasından sonra tanıdığım ve tanıştığım insanların mutluluğu üzerimde. Ertesi günü haftalar önceden sözleştiğimiz dövmeciye gidiyoruz. Yaptırmayı düşündüğüm iki dövmeyi tek dövmede birleştiriuyoruz. E haliyle oldukça büyük bir iş ortaya çıkıyor, çok su içmediğim için cildimin kuruluğundan iğne zor girdiğinden pek maharetli dövmeci abimiz omuzumdan dirseğime kadar resmen deşerek dövmesini yapıyor. İki ağrı kesici içmeme rağmen, normalden daha fazla derine girilmesi, hem de dövmenin işçiliği ve inceliğinden dolayı canımdan can gidiyor. Sonunda şahane bir işçilik çıkıyor.

Akşam otele dönüyoruz, kolum balon gibi şiş, hem yanıyor hem sızlıyor. Sabah uçak var İzmir'den ayrılacağız. Acıyı kesmek için bir şişe şarabı bitiriyorum. bu arada ben hep Öküzgözü içerdim, ilk kez Chardonnay içtim bayıldım. Sonra otelin restoranına iniyoruz birşeyler atıştırıyoruz. Kapıdan birbirinden kel alaka üç genç kız giriyor. Biri kapıdan girişindeki tavırlarıyla bile hayatımda gördüğüm en itici hatta midemi bulandıran istisna kadınlardan biri. Görsel olarak oldukça güzel olmasına rağmen o mekandaki diğer insanları rahatsız eden davranışları, hatta arsızlığa pişkinliğie varan tavırları. Mekanda oraya sadece yemek yemek için gelen beylere tabir yerindeyse salça olması. Bir insan kendini nasıl alçaltabilir ve bu kadar arsızlaşabilir bu kadarına şahit olmamıştım.Yanlarında ki kızın biri mahcup kafayı eğiyor, yapma etme der gibi bakıyor, diğerinin umurunda değil. Zaten kafam güzel bir de en sinir olduğum şey.

Dik dik bakmışım haspama, bunun üzerine "senin erkeğine bakmıyorum merak etme kızıl, dövmende güzelmiş yeni mi" deyip çat yanıma oturuyor. Eşime bakıyorum tepkisiz, her zaman ki sinir bozucu sakinliği. Dikkatlice bizi izliyor. Diğer masadan o umursamayana telefon geliyor, kalkıp gibiyor. O mahcup şey gözünü bana dikmiş korkuyla bakıyor. (Artık nasıl baktıysam). Sarışın, kıpkırmızılı dekolte elbiseli hoş ama boş iğrenç yaratık bana sorular soruyor, o sinirle ne dediğini duymuyorum bile. Öfkem kötüdür ve gözüm dönerse tanımam kimseyi. Git sabrımı zorlama diyorum, hala arsızlığa devam ediyor. En son kovuyorum, biraz bozuluyor ama hala oturuyor. Yan masada ki kot şortlu kız, yapmaması için uyarıyor ama sarışının umurunda değil. Koltuğa iyice yayılıp" e ne yiyoruz" deyince, yapışmışım boğazına. Elimden zor alıyorlar. Dilim döndüğünce küfür ediyorum, benim çıldırdığımı görünce arkasına bakmadan gitmiş.

Eşim ve personel sakinleştirmeye çalışıyor ama hem alkolün etkisi hem öfke patlaması sakinleşemiyorum. Arkamdan biri sarılıyor, gülerek sakin ol lütfen diyor. Bir an duruyorum o kişiye bakıyorum yirmilerin başında, biraz toplu şen sesli bir kız. İçimden tanımaya çalışıyorum ama hayır tanımıyorum. Durumu anlamaya çalışıyorum, sakince oturuyorum elimi tutuyor alakası olmamasına rağmen özür diliyor. Eşime bakıyorum tanıyor musun diye, o da aynı bakışlarla bana bakıyor. Garip bir şekilde tatlı diliyle sakinleştiriyor beni.

Sağa sola bakıyor tedirgin, gitmesi gerektiğinin farkında ama gitmek istemiyor. O geçen 10 dk boyunca hiç konuşmuyorum ben, sadece o birşeyler söylüyor ve ben durup ona "iyi misin, neyin var?" diyorum. O gülen yüzü bir anda değişiyor. Bir an kalakalıyor, gözleri doluyor. "Nereden anladınız?" diyor. Ona da yemek söylüyoruz başta istemiyor ama eşimle ısrar ediyoruz. Sonra viski içmek istiyor ben şaraba devam ediyorum. Eşim sabah uçuş var erken kalkacağız diye içmiyor. Bir şeyler anlatıyor, konuşurken sürekli temas halinde, "iyi misin sakinleştin mi, onun adına tekrar özür dilerim" vs tarzı şeyler söylüyor. Fazla teması, tanımadığım birinin bana dokunmasını hiç sevmesem de bu durum beni rahatsız etmiyor.

Eski erkek arkadaşından kaçtığını anlatıyor. Yanında geldiği kişileri yolda gördüğünü ve saklanmak için sizinle girebilir miyim dediğini anlatıyor. Birbirimizi sanki yıllardır tanıyoruz gibi rahat ve insana da o hissi veriyor. Sonra derin bir sohbet başlıyor zamanın nasıl geçtiğinin farkında değiliz 12 de restoran kapanıyor, terasa geçiyoruz herkes birşeyler anlatıyor. İçimden bu ne şimdi diyorum üç saat önce gördüğün biriyle sanki kırk yıllık ahbap gibi sohbet ediyoruz ve zerre yabancılık çekmiyorum rahatsızlık duymuyorum.

Eşim "ben yatıyorum size iyi muhabbetler" diyor pes ediyor yatıyor. Onun sesiyle kendime geliyorum, gidişini izliyorum. O sırada kızın "demek sende terazi burcusun?" sözüyle bir kez daha kendime geliyorum. "Evet" diyorum. "Kaç yaşındasın" diyorum, gülerek "söylemiştim ama kafan cidden güzel sanırım, 2001 liyim" diyor. O söyleyince fark ediyorum, elimde ne zaman doldurduğunu hatırlamadığım bir kadeh var. Viski şişesine bakıyorum yarı olmamış, şarap şişesine bakıyorum ikinci şişede bitmiş, sadece elimdeki kadeh var.

Kadehi yana koyuyorum, gözlerimi kısarak ona bakıyorum. Gözlerimi zar zor açtığımdan yadırgamıyor. Saate bakıyorum gece 2 olmuş. Geçen onca zamanda sanki ilk kez karşılaşmışız gibi, direkt yüzüne bakıyorum. O zamana kadar yüzüne çok bakmadığımı fark ediyorum. Baktıysam da hatırlamıyorum. Kendi kendine gülüyor. "Nasıl yapıştın kızın saçına, sana sarılıp çekmesem dövecektin, eşin zor ayırdı saçından" diyor. Şaşkın şaşkın bakıyorum. "Sarı saçlı kırmızı elbilesi o iğrenç kadın mı?" diyorum. "Evet" diye gülüyor. "Hatırlamıyor musun seni çekip aldığımı" diyor, "hayır" diyorum. Gülüyor tüm olayı yeniden anlatıyor, yarısını hatırlıyorum yarısını hatırlamıyorum. "Dövebildim mi o sarı sürtüğü" diyorum, kahkaha atarak "kılpayı kurtuldu" diyor. "Tüh ya içimde kalır şimdi o benim, iki vursaydım bari" diyorum gülüyoruz.

Bileğimde ki isimleri göstererek, "gerçekten hiç yaşını göstermiyorsun, kim der sana üç çocuk doğurmuş diye, bir de bana bak senin yanında çok pofuduk duruyorum" diye gülüyor. Kendisiyle barışık. Telefonumu istiyor, numarasını kaydedip kedini çaldırıyor. Sonra taksi çağırıyorum giderken sanki en yakınından ayrılıyormuş gibi sarılıp gidiyor.

Sabah zor kalkıyorum. Kahvaltıda akşam ki esrarengiz hakkında sohbet ediyoruz, hatırlamadığım şeyleri eşim hatırlatmaya çalışıyor. Sonra İzmir Havaalanına gidiyoruz, tüm işlemlerden geçip kapımızda bekliyoruz, o sırada sevgili Momentos bana getirdiklerimle ilgili ses atıyor, neyin ne olduğunu ne işe yaradığını anlatıyorum. Uykusuzum, başım ağrıyor. Uçak 40 dk rötarla kalkıyor ve sonunda evim evim güzel evim.

Akşam söz verdiğim için bloga yazı yazmaya çalışıyorum, uykusuzluktan Makbule Hoca ile Momentos'u karıştırıyorum. Ama sözümü tutarak yatıyorum. Sabah kaltığımda gelen mesajlara bakıyorum. Bir kız eli kolu alçıda fotoğraf atmış. "Bak eski sevgilim parmaklarımı ve kolumu kırdı" yazıyor. Başta anlamıyorum, eşime gösteriyorum. Eşim "bak inanmamıştın kızın sevgilisinden kaçtığına, günahını aldın" diyor. Sonra telefonda konuşuyoruz, hukuki olarak ne yapması gerektiğini anlatıyorum ama şikayet etmek istemiyor. Sonra ikna ediyorum, ona yapması gereken herşeyi tek tek yazıyorum.

Kızdan iki gün boyunca ses yok, atılan mesajlar tek tık. Sonra gece gelen bir mesaj. "İyi ki o restorana girip seninle karşılaşmışım. Bana hayatımın en büyük iyiliğini yaptın. Bu yaptığını asla unutmayacağım. Sen gerçekten iyi birisin, çok teşekkürler"

Anlam veremiyorum, eşim daha fazla müdahale etmemi istemiyor. Çok uyanık geçinsemde insanlara çabuk kandığımı manüpüle olduğumu düşünüyor eşim. Bana uyarılarda bulunuyor. Sonraki günlerde farklı numaran bir mesaj daha. "Şehrimi değiştim buraya geldiğinde haber et lütfen, herşey için çok teşekkürler, öpüyorum seni deli kadın :) "

Ve eşim dönüp bana soruyor. "Şimdi sen bu kıza iyilik mi yaptın kötülük mü? Ne düşünüyorsun, içinden ne geçiyor?"..

( Bu arada bu anlatım dilide Sevgili Laparagas'ındır :) Ona özendim bende ve güzel oldu, hoş görsün.)

14 Ağustos 2024

Öyle...

 "Olduğum şeyle olmadığım şey arasında,
hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum.”

-Fernando Pessoa-


12 Ağustos 2024

Buluştuk Biz!! 11 Ağustos 2024 1.İzmir Buluşması

 Merhabalar. Aylardır iple çektiğimiz İzmir buluşmasını bugün gerçekleştirdik. Buluşmaya gelenler
Sadece C
., Momentos, Makbule Abalı, Balthus, Kaplan Diary, Bir Garip Şeyma

Tammm 7 saat boyunca sohbetler edildi, yemekler yendi, çaylar kahveler, şaraplar içildi, e birazcık kafa güzelleşti ve tahmin ettiğimden çok daha güzel özel bir buluşma oldu. Daha önce tanımadığım tanışmadığım kişilerle tanıştım, tanıştık. Ama en komiği yıllar önce Facebook sonrasında burada sohbet ettiğimiz sevgili blog arkadaşı Bay Kafka Balthus ile aslında bir kaç kez karşılaştığımız hatta konuştuğumuz gerçeğiydi. Tabi ki ikimizde birbirimizin kim olduğunu bilmeden. Görünce aaa o sen miydin😁 Hayat gerçekten çok garip. 

Sevgili Momentos için aslında söylenecek o kadar çok şey var ki. Asalet, güven, dostluk, sevgi saygı, yaptığı her işi aşkla yapmak, şahane bir ses tonu ve diksiyon. Bu güven karşılıklı sağlanmasaydı ne bu buluşma olurdu ne de bu dostluklar kurulurdu. Bir koç edasıyla insanları organize etti birleştirdi. Sabrına, azmine hayranım üstadım. Tekrar görüşebilmek ümidiyle.

Sadece C. İnanılmaz pozitif, güler yüzlü, o mimikler aynı anda birçok şey söylüyor insana. Bir şeyi dinlerken konuşurken mimikleriyle gözleriyle yaşıyor o anı. Şahane bir anne, terapist, blog arkadaşı ve çok iyi bir dinleyici yorumcu. Kitap konusunda eşimle ayrı düştüğümüz konularda bana hak vermesi de ayrı bir mutluluk sebebi :) Tanıdığıma çok memnun oldum, olduk ve gelecek yıl Ağustos ta yeniden görüşebilmek ümidiyle, sarılarak ayrıldığımız güzel insan.

Bir Garip Şeyma Daha önce ne blogu ne de kendisi hakkında hiç bir şey bilmeyip saatlerce sohbet edebildiğim güzel insanlardan biri daha. Gözlerinin içi gülüyor, yüzü de aynı Ceren gibi çiçek bahcesi. Mesleğini duyunca bir an olmayan ceketleri ilikledik hazır ol a geçtik :) Benim kafayı bulmam itibariyle çenem düşünce genelde konuşan ben oldum. O yüzden bir daha ki buluşma da Şeyma'nında güzel hikayelerini dinlemek isterim. Güzel dileklerin için teşekkürler. Gözlerinde ki o parıltı ve gülümsemen hiç gitmesin.

Makbule Abalı Makbule hocamı buluşmadan iki gün önce eşimle evinde ziyaret ettik. Ahmet hocamla birbirlerine karşı olan sevgilerine, saygılarına ve birbirlerine karşı kullandıkları o incelikli dile hayran kaldık. Bizi şahane ağırladı, çok güzel hikayeler dinledik. En az kendileri kadar narin iyilik meleği komşuları Pınar hanımla tanıştık. Koro halinde kafa şişiren Ağustos Böceklerini susturmaya çalıştık. Hediyeler alındı verildi, bol bol sarılındı hasret giderildi. Daha nice güzel sağlıklı huzurlu mutlu yıllarınız olsun Ahmet hocamla, eşimde bende öpüyoruz çokça. Tekrar görüşebilmek üzere.

Balthus Sevgili Bay Kafka, yıllarca Facebookta buradan yazışalım sohbet edelim, o yetmezmiş gibi birkaç kez iş yerine gelip senin Bay Kafka olduğunu bilmeden birşeyler sorayım ve 13 yıl sonra birbirimizin kim olduğunu öğrenelim :) Gerçekten garip ama hoş bir tesadüftü. Keşke daha uzun kalabilseydin ama İstanbul'a geldiğimde ziyaretine bu kez blog arkadaşın olarak geleceğim. Ve o yarım kalan "güldüren ölü" hikayesini dinleyeceğim.

Kaplan Diary Güzeller güzeli eşiyle birlikte katıldı. Masanın diğer ucunda olduğu için en az konuşabildiğim blogger oldu. Arada konuşabildiğimiz anlarda gayet keyifliydi. Özellikle o İtalyan'da ki o kilise anılarına hala gülüyoruz. (ama gerçekten komikti) Şahane tatlı bir torunları var. Umarım projelerini istediği şekilde hayata geçirir ve hep birlikte okuruz. Eşine ve kendisine geldikleri için çok teşekkür ediyorum. Yeniden görüşebilmek üzere.

Sadece C.'nin buluşma yazısını okumak için
Momentos'un buluşma yazısını okumak için
Bir Garip Şeyma'nın buluşma yazısını okumak için
Makbule Abalı'nın buluşma yazısını okumak için

05 Ağustos 2024

Altı Çizili Kitap Cümleleri - 52

Her şeyi tam anlamıyla algılamak, bir hastalıktır.
-
Fyodor Dostoyevski-


-Ben, dün akşam mühim bir karar verdim.
-Neye?
-Yaşamaya
-Bu ne demek?
-Gayet sade, kendimi öldürmemeye.
-
Reşat Nuri Güntekin-

 

Şimdilerde kendimi ufalanmış, elekten geçirilmiş, fitili kalmamış, toplum dışına itelenmiş görüyorum. Dışarda benim kafama uymayan apayrı bir toplum, bir alaca karga, bir karakuş soluk alıp veriyor.
-Salah Birsel-

 

O kadar uykum var ki, artık düşünemiyorum; uyku benden o kadar kaçıyor ki, artık bir şey hissedemiyorum.
-
Fernando Pessoa-

 

Geçmiştir, bugün de geçer
Zamanla güzelleşir.
Geçmişle bugün arasında
Tek bildiğim kendimdir.
Ve kendim, belki hiç bilmediğim.
-Metin Altıok-

 

Dünyaların en iyisinde bile ruhun zaman zaman tazelenmeye ihtiyacı vardır. Tıpkı burada, yani Güneybatı'daki kerpiç evler gibi biraz dökülmeye, biraz soyulmaya, biraz yıkanıp arınmaya gereksinim duyar.
-
Clarissa P. Estes-

 

Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum,konuşuyorum ,yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var.
-
Zülfü Livaneli-

 

Sabit fikirli, saplantılı ya da akıl hastası olduğumu düşünebilirsin. Hatta gerçekten kötü bir insan olduğumu bile düşünebilirsin. Bir insan müsveddesi. Ama ben böyleydim. Ne eksik ne fazla…
-Hakan Günday-

 

Kendimden başka herkese tahammül ediyorum bazen. Kendimle beraber herkesten nefret etmeme rağmen..
-Ali Lidar-

 

Bir şeylerden kaçar gibisin.Soluk soluğa ama hiçbir şey anlatmayacağına yemin etmiş gibi sakinsin. Gitmek istediğin belli bir yer yok ama kalmak istemediğinden artık eminsin. Sadece biraz olsun herkesin ve her şeyin susmasını istemişsin. Kendini duyabilmek için.
-Oğuz Atay-

 

Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz.
-Sabahattin Ali-


 İçimi titreten bir cümle okudum; "Muhabbet etmeyi çok sevdiğin biriyle artık iki kelime edememek de gurbettir" diyordu.