Her şey bir fotoğrafla başladı... 9
Fotoğrafı kendisi çekmiş, yirmili yaşlarında. Kendi yüzünü çekmek için herhalde makineyi ters tutmuş. Cep telefonuyla henüz tanışmadığımız, kendi fotoğrafını çekmenin sıradan bir şey olmadığı zamanlar. 9
İzah edecek sözcükleri bulmakta zorlanıyorum ama verdiği poz, bakışları, saçlarının duruşu, bu fotoğraftaki her şey özgürlüğü, önünde uzanan ihtimallerin sonsuzluğunu ve belki de, aynı zamanda, mutluluğu çağrıştırıyor. 9
Ben doğmadan önce özgür -ve mutlu- olduğunu unutmuş muydum? 9
Birlikte yaşarken, onca yıl boyunca, şimdi hatırlamasam da onun da bir zamanlar düşler kuran bir genç olduğunu düşünmüştüm mutlaka fakat bu fotoğrafı bulduğumda bunu uzun zamandır düşünmediğimin farkına vardım, bu benim için çoktandır sorgulamadığım, genel geçer bir bilgiye dönüşmüştü. Bütün çocukluğum, bedeniyle temas halinde geçirdiğim bu on beş yıl boyunca ona dair bildiğim hiçbir şey ya da neredeyse hiçbir şey bana bunu hatırlatamıyordu. 9-10
Her şey başka türlü olabilirdi.. 10
Mutluluğu görmek beni mutluluğun yıkımına yol açan adaletsizliği de görmeye mecbur bıraktı. 10
Bu fotoğrafa bakarken ağladım çünkü istemeden de olsa, belki de aksine, onunla birlikte ve bazen ona rağmen, bu yıkımın aktörlerinden biri olmuştum. 10
Kardeşimle kavga ettiğim gün - yaz mevsimiydi. 10
Beni asıl yaralayan söylediği şey ya da bunun doğru olduğunu bilmem değil, bunu senin yanında söylemiş olmasıydı. 11
Kardeşimin bana, benim yaşamıma, benim acılarıma ait bir şeyi sana göstermesine kızmıştım.
Kim olduğumu bilmeni istemiyordum.
Hayatımın ilk yıllarını beni tanıyacağın korkusuyla geçirdim. 11
Sanki tüm çocukluğum, aslında, tersten yaşanmıştı. 12
Okuldaki çocuklar ibne olarak görülen biriyle arkadaş olmak istemiyordu. Çünkü bu kimsenin hoş karşılayacağı bir şey değildi ve ben bunu bilmeni istemiyordum. 12
Daha dokuz ya da on yaşında hüznün ve umutsuzluğun tadına aşina olduğumu, içimdeki bu duygular yüzünden erkenden yaşlandığımı, her sabah kafamda sorularla uyandığımı bilmeni istemiyordum: Neden olduğum kişiydim?..... Bundan yıllar sonra, bir tartışma sırasında, sana çocukluğumdan nefret ettigimi söylediğimde bana deliymişim gibi baktın ve dedin ki: Eh ama yüzün hep gülüyordu! 12
Bu hikayenin ilk sayfasının başlığı şu olabilirdi : Bir oğlun oğul olmama mücadelesi. 13
Sonunda mutlu olacağım,diye fısıldamıştı kulağıma. 14
Bana edebiyatın duyguları vitrine çıkarmaması gerektiği söylendi, ben de bedenin ifade edemediği duygular fışkırsın diye yazıyorum. 15
Bana edebiyatın asla bir siyasi manifestoya benzememesi gerektiği söylendi, bense şimdiden cümlelerimin her birini bir bıçağın ucunu sivriltir gibi sivriltiyorum. 15
Çünkü artık biliyorum ki edebiyat adını verdikleri şeyi, onunki gibi yaşamlara ve bedenlere karşı inşa ettiler. Çünkü artık biliyorum ki ona dair ve onun yaşamına dair yazmak, edebiyata karşı yazmaktır. 15
Annemin öyküsü bir düşle başlıyor. 18
Ondan daha güçlüydüm, bu yüzden de başımı öne eğip oturmuyordum. Ama yaşamak da değildi bu. Yorgun düşmüştüm. Sürekli hazırlıklı olmaktan, her an kendimi savunmaya hazır olmaktan, bu şartlarda yaşamaya mecbur olmaktan yorulmuştum. 19
Geriye kurabileceği tek bir düş kalmış, kendisiyle aynı durumda olanlar gibi o da bu düşü kurmaya başlamış, bu düş de başa dönmekmiş, Zamanı Başa Sarmak. 19
Bir özgürleşme hikâyesi yazmak için yola çıkmışken neden üzücü bir hikâye anlatıyormuş gibi hissediyorum? 19
Yaşlar akan öfkeli gözlerle müziği kapattı ve bağırdı: Bırakın bir kere de ben mutlu olayım be lanet olsun böyle hayata!!! Benim hiç mi hakkım yok mutlu olmaya? 20
Onu evde mutsuz görmeye o kadar alışmıştım ki yüzündeki mutluluk bana derhal ifşa edilmesi gereken bir sahtekarlık, bir ayıp, bir yalan gibi görünüyordu. 21
Bunu düşünmekten utanıyordum, sana yemin ederim, ama yine de sürekli bunu soruyordum kendime: Sen bu iki çocuğu hangi akılla yaptın? 25
Aşık olmuş, bir eve taşınmışlar. Bir çocukları olmuş, ben, onun yanında kendini iyi hissediyormus çünkü o farklıymış ama süratle başka birine –bir başka değişle– diğerleri gibi birine dönüşmüş. 25
Omuz silkerdi bunları anlatırken, zaten yaşamı sonsuz bir omuz silkişe dönüşmüştü. 25
Aşağılanıyordu
ama seçeneği yoktu ya da olmadığını düşünüyordu, ikisi arasına çizgi
çekmek zor, yirmi yıl boyunca onunla kaldı....
Düşlerini gerçekleştiremedi. Bir bakıma hayatını teşkil eden kazalar
silsilesi olarak gördüğü şeyi onaramadı. Zamanda yolculuk edemedi. 26
Bir yanılsamaya mı kapılıyorum yoksa? 27
Başka bir yaşama layık olduğundan ve yaşamın soyut olarak başka bir yerde, sanal bir dünyada var olduğundan emindi, hemen şuracıkta bir yerdeydi ve yaşamın gerçek dünyada bu yaşama denk gelmesi kazara gerçekleşmişti, o kadar. 27
Bir soru daha:Yaşamını belirleyen şey kadınlık durumuysa, ben bu yaşamı anlayabilir miyim? 28
Beni çevreleyen dünya tarafından bir erkek olarak inşa edilmiş, algılanmış ve tanımlanmışsam? 29
Bir erkek nedir? İktidar, kuvvet, öbür oğlanlarla dostluk mu? Bende yoktu bunlar. Cinsel saldırıya uğrama riskinin yokluğu mu? 29
Monique Wittig’in lezbiyenlerin kadın olmadığını, bu mecburi kimlikten kaçtıklarını söylediği gibi, olduğum kişi hiçbir zaman bir erkek olmadı ve beni ona (anneme) en çok yaklaştıran da işte bu hasarlı gerçeklik. Onun kim olduğunu ve yaşadıklarını anlamayı belki de bu sayede burada, varlığımın bu yok-mekânında başarabilirim. 29
Yaşamını belirleyen şey kadınlık durumuysa, ben bu yaşamı anlayabilir miyim?
Beni çevreleyen dünya tarafından bir erkek olarak inşa edilmiş, algılanmış ve tanımlanmışsam? 29
Başka bir yaşama layık olduğumdan ve bu yaşamın soyut olarak başka bir yerde, sanal bir dünyada var olduğundan emindi, hemen şuracıkta bir yerdeydi ve yaşamının gerçek dünyada bu yaşama denk gelmesi kazara gerçeklemişti, o kadar. 33
Azimle mutsuzluğa yol almak... 35
Yoksulluğun da bir kullanım kılavuzu vardır ama öğrenmek için kimsenin onu okumaya ihtiyacı yoktur 37
Ne yapabilirdi? Tamamen boğulmamak için elinden geleni yapıyordu. 38
Fakat o anlarda bile görüyordum, keder yüzünü asla terk etmiyordu. 39
Bu sürekli tekrar tekrar düşündüğün bir şey mi? Bir gün arkadaşlığın seni bu yaşamdan kurtarabileceğini sandın. 41
Galiba ondan hoşlanıyordu da, onca yıl kendine bile itiraf edemeden onu sevmişti. 41
Babamın kendi ailesine bu kadar kötü davranırken başkalarına, tanımadığı insanlara neden bu kadar kibar, hatta cömert davrandığını, onlara yardım etmeye, iyilikte bulunmaya, kendi ifadesiyle yardımlarına koşmaya neden bu kadar hevesli olduğunu anlamadığını söylerdin, bence ev yaşamı onu boğuyordu ve ailesine ailesi olmanın, kederinin yüzleri olmanın bedelini ödetmek istiyordu.. 42
Bedenin tümüyle değişiyordu, mutsuzluk senden kayboluyordu. 43
Gerçekleşen toplumsal mucizenin farkında mıydın acaba? Ansızın beliren bu kendinin dışına çıkma ihtimalinden? Bence evet. 43
Senin hikayeni anlatmaya bir kadının hikayesini anlatma niyetiyle başlamıştım ama şimdi farkına varıyorum ki senin hikayen, kendi yaşamının ve babamla birlikte yaşamının seni mecbur bıraktığı varolmayışa karşı, bir kadın olma hakkını elde edebilmek için mücadele veren bir varlığın hikayesiymiş. 43
Hala ağlıyor, hâlâ sık sık ağlıyor, kolayca aşık oluyordu. 44
Sanki bu aşk bunalımı psikolojik bir unsur olarak rol oynayıp sosyolojinin alışagelmiş yasalarını -belli bir çevreden insanların ekseriyetle aynı çevreden insanlarla görüşmesi ve sınıflar arası ilişkinin neredeyse mümkün olmaması bağlamında- delik deşik etmişti. 45
Kendini terk edilmiş hissediyordun,
öyleydin,
yalnızdın. 45
Çocukken seninle kasabada dolaşırken ayrıcalıklı insanları, belediye başkanını, kasaba eşrafını, eczanenin, bakkal dükkanının sahiplerini görünce genelde bir nefret uyanırdı içimde, çünkü erişmeye iznimin olmadığı tüm ayrıcalıklara onların sahip olduğunu görürdüm. 47
Onların bedenlerinden, özgürlüklerinden, paralarından, hareketlerindeki rahatlıktan nefret ederdim.
Benden o gün evime gelen temizlikçi kadın olmayı istediğinde, bu benim de o bedenlerden birine dönüştüğüm anlamına mı geliyor? 48
O nefret ettiğim bedene mi dönüştüm? 48
İlişkimizin tarihi ayrıldığımız gün başladı. Sanki seninle zamanı tersine çevirmiştik, sanki önce ayrılmış sonra ilişki kurmuştuk, her şeyin temelini sanki ayrılık atmıştı. 48
hayatımla hayatın arasında oluşmaya başlayan uçurum.. 48
Birden seninle olan tüm alışverişimiz çatışmaya dönüşmeye başladı. 49
Genelde hiç var olmuyordun artık, belleğimden silinmiştin. Sanki seni hiç tanımamışım gibi yaşıyordum. 49
İntikam vasıtasıyla bir sınıf firarisine dönüşüyordum ve bu şiddet senin o güne kadar maruz kaldığın tüm şiddetlere ekleniyordu. 50
Aptalca ama tanıdığım, yeni dünyama ait insanların bizi görmesinden korkuyordum. 50
Bütün gün yanımda konuşmadan yürüdü. 51
Dönüş treninde bir metre bile yoktu aramızda ama bedenlerimizi yüzlerce kilometrenin ayırdığını hissediyorum. 51
Çocukken birlikte utanırdık; evimizden, yoksulluğumuzdan. Artık senden utanıyordum, sana karşı. Utançlarımız ayrılmıştı. 51
Kırılması mümkün olmayan lanetli bir çemberdi sanki bu. 52
Gerçeği inkar etmek için deli gibi çabalıyordu ama ben görüyordum, kendi yaşamını mahveden uğursuz işleyişin oğlunun yazgısında tekrarlandığını görüyordu. Kırılması mümkün olmayan lanetli bir çemberdi sanki bu. 52
Ona eşcinsel olduğumu açıkladığımda, bana endişeli gözlerle, Yatakta da kadın oluyorum deme bana! Orada olma bari! diye yanıt vermişti.
Bu artık beni güldüren bir hikâye. 53
Aramızdaki toplumsal mesafe tüm ilişkimizi o kadar zehirlemişti ki senin gözünde sadece sınıf şiddeti üreten bir araçtım ve bu durum beni neredeyse öldürüyordu. 54
Bazı ayrılıklar kesin kopuştan daha insafsızdır; artık eskisi kadar sert geçmiyordu tartışmalarımız, bağırış çağrışlar kesilmişti, kapılar çarpılmıyordu, olan sadece şuydu ki birbirimize söyleyecek söz bulamıyorduk. Yaptığımız -az sayıda- telefon konuşmalarında sadece onu dinliyor ve yaşamın önceden belirlendiğine, sonsuza kadar sabitlendiğine kanaat getiriyordum. 55
Ama sonra dedim ki içimden: Bitti ya. Artık onu beklemeyeceğim. Artık onu asla beklemeyeceğim. Beklemekten bıktım. 57
Seninle gurur duymuştum. Sana bunu söyledim mi? 57
Uzaklaşmamız bizi yakınlaştırmıştı. 59
Bir varsayım: Tahminimce, şu son yıllardaki yakınlaşmamız, uzaklaşmamızla başlayan yakınlaşmamız yaşanmasaydı bu hikayeyi hatırlamayacaktım. Çünkü ilişkimiz değiştiği için şimdi geçmişimize sempati ile bakabiliyorum, daha doğrusu, geçmişin kaosunda gizlenen sevgi kırıntılarını görebiliyorum. 61
Yakınlaşmamız yalnızca onun geleceğini değiştirmedi, geçmişimizi de dönüştürdü. 62
Bu küçük farklılıkların doğurduğu dehşet bazı günler öfkeye dönüşüyordu: “Bu hemşirelerin de iyice götü kalkmış, diplomaları var diye kendilerini bir bok sanıyorlar ama aslında onlarla aynı işi yapıyorum, fazlasını bile yapıyorum. 62
Safdil olmadan, uyduruk, klişe bir ifade kullanıyormuş gibi görünmeden şu nasıl ifade edilebilir: Mutlu olduğunu görmek beni duygulandırmıştı. 63
Tüm dönüşümler gibi, onunkini de er ya da geç yeni bir tanışma bekliyordu. 64
İki defa kandırıldım, üçüncü defa yemezler! Özgürlüğümü çok seviyorum. Geç buldum, hemen kaybedemem. 64
Aşk, ömrü boyunca, daima emir verilen ya da emir alınan, iktidar ilişkilerinin asla askıya alınmadığı bir alan olmuştu. 64
Karşısındaki annesi bile olsa bir erkeğin, bir oğlun, her şeye rağmen bir kadın karşısındaki erkek olarak kalacağını anlamaya başlıyordum. 65
Bir dönüşüm başka dönüşümlere de sebep olur. 66
Mutluluk sanki ona gençliğini geri vermişti. 71
Kadın kimliği bazıları için, haliyle, boğucu bir kimliktir. Onun içinse kadına dönüşmek bir fetihti. 75
Değişmek ne demektir?
Bugün ona dair bildiklerimin arasında mutlu bir dönüşüm hikayesi ile çelişen onlarca görüntü ve olay var. 77
Olsun, yine de. Yine de mutlu. Sürekli bunu söyleyip duruyor bana. Artık neyi nasıl düşüneceğimi bilmiyorum. Belki de değişimin değil, mutluluğun ne demek olduğuna yanıt aramak gerekiyordur. Henüz o yanıtı bulmuş değilim ama onun yaşamının, dönüştüğü şeyin, bugün beni bu soruyla yüzleşmek zorunda bıraktığını biliyorum. 77
Bu hikayenin, onun hikayesinin, bir şekilde, sığınabileceği o yuva olmasını dilerim. 78
Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, samimi ve derin bir anlatım.
YanıtlaSilUpuzun bir aradan sonra Kırmızı Ruh'u yeniden blog sayfalarında görmek, şaşırttı, düşündürdü beni. Ama çok da mutlu etti doğrusu. O'nu ve ince seçimleriyle ilginç kitaplarını, gizemli alıntılarını. Alıntıları okuyunca onun seçtiği-aktardığı kitabı okuma isteği duymanız çok normal. Merak uyandırır, hayaller kurdurur, meramını anlatıncaya kadar upuzun alıntıları sıralamaktan usanmaz.
YanıtlaSilVideo seçimi de, bunlar en uygun ve uyumlu seçimler olmuş' dedirtebilir çoğu kez.
Yazının yayınlandığı saat ilgimi çekti . Bir gün öncesi, bir saat ilerisi. Elbet bir düşündüğü vardır kırmızıyı seçmiş bir ruhun...
Kadınlar söz konusu ise, bir de konu, Kavgalar ve Dönüşümler ise sessiz ve sakin izlemek, okumak gerek.
Emeğine sağlık elbette.