13 Şubat 2024

Nilgün Marmara ( Alıntılar )

Bugün Nilgün Marmara'nın vefatının 37. yıl dönümü. 29 yıllık yaşamına sığdırdıkları-sığdıramadıklarıyla mini bir Nilgün Marmara içeriği hazırlamak istedim.
Genelde herkes Nilgün Marmara sayesinde Sylvia Plath'ı tanımış ama bende tam tersi, Sylvia sayesinde Nilgün Marmara'yı tanıdım.
Sylvia Plath üzerine araştırmalar yapan Nilgün Marmara, fikirlerini benimsediği ve üzerine tez yazdığı Slyvia Plath'la aynı sonu yaşadı. Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntihar Bağlamında Analizi, Nilgün Marmara’nın mezuniyet tezidir.

Kitaplarının hepsini okudum diyemem, yıl dönümü için içerik yapmak isterken onun sandığım, sandığımız bir kaç sözün, şiirin aslında ona ait olmadığını öğrendim. Özellikle iki tanesi benim için büyük şok oldu. "Maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın. Hepiniz mezarısınız kendinizin” sözü ve "Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" şiiri.
 

Eşi
Kağan Önal “Kuş Koysunlar Yoluna” adıyla bilinen şiirin dizesinin eşine ait sanılmasına sebep olarak Gülseli İnal’ı gösterir. Önal’ın ifadesiyle Nilgün Marmara’nın annesinden notları ve defterleri geri vermek vaadiyle alan İnal, içlerinden seçtiği metinleri izinsiz ve özensiz bir biçimde yayımlamıştır. Alıntıların en sonuna sevgili Nilgün Marmara'ya atfedilen ama onun olmayan yedi içeriği kaynağıyla paylaşacağım.

Nilgün Marmara yaşarken yayımlanmasını istediği şiirlerini daktiloya çekmiş, dosyalamış ve eşi Kağan Önal’a bıraktığı intihar mektubunda bu şiirleri isterse bastırabileceğini vasiyet etmiştir. Vefatının yıl dönümü nedenyle, bende elimden geldiğince onun hakkında söylenen ve eserlerinden karışık alıntılar derledim.
Işıklar içinde uyusun..




                                                            * * * * * *


Hayat, hep yüzünle seviştik, tersinin hatırı kaldı.

..yabancıların en yakınıydın sen!

aşka kin kadar yakın bir duygu yoktur.

Her ikisi de birbirlerini tanımayan bir başkasıydılar!

İki umudun birbirine değmesi kadar güzel ne ki?

Sen ne getirdin bana çocukluğundan?
Şen kahkahalar ulumalar dona kalmalar mı?

Her şeyi yazmıyorum, korkuyorum. Yazarsam çok dağılacağım gibi.

Eskiden bir yıldızmış, göğünü yitirmiş.

Sevgiyi arttırmak istiyorum, güvenle katlamak..

Çölde
Bir yaratık gördüm,
çıplak, vahşi.
Çömelmiş oturuyor
Yüreğini ellerinde tutuyor
Yiyordu.
Dedim ki: “Tadı güzel mi dostum?”
“Acı, acı,” diye karşılık verdi;
“Ama seviyorum
Çünkü acı
Ve benim kalbim.”


Dünyamsın benim,
zorbam, düzenim,
Bundan gözlerim göğe çevrili,
ellerim denizde.
Hiç katılmadan sende yaşıyorum,
dirimimsin benim,
doğarken öldüğüm.


Hayatımda yirmi sayfalık bir öyküye bile yetecek bir olay yok gibiydi.

Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte!

Nereye gittiğini bilmiyorsan, derin bir bağın yok demektir. Olsaydı öğrenirdin.

var olduğun için müteşekkirim sana. Sıkılan ve sökülen canıma açtığın pencereler için.

Sartre'a göre “intihar dünyada var olmanın bir başka yoludur,” çünkü kişi bir eylem olarak ölümü seçtiğinde kendi varlığının farkına vararak, varlığının tanımını hiçlikle yapar.

Bilir miydim yaklaşan karanlığı daha önceleri,
Son verilebilir yaşamın benimki olduğunu?
Şendim, şendim ben, Kahkaham insanları ürkütürdü!
Zamanı azaldı artık, zorlanmış bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Aşk, bağ ve hiçbir utkuyu düşünmeden,
Kalıvermeliyim öylece kaskatı!


Gittikçe soğuduğumu farkediyorum ve bu bana hiç de sevinç vermiyor. Çünkü özün soğuması çok tehlikeli, başkalarıyla ilişkiyi yalıma veriyor, unutulan ben başkayı yakarak yeniden doğacakmış gibi..

Uçurumlar var, var uçurumlar diyorum ben insanla insan arasında, kendiyle kendi arasında.

Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...

Biz niye kendi zamanlarımızı yaşayamıyoruz. Niye hep başka zamanlar ve hep başka kendimiz?

"Aya dokunmak istiyorum" tümcesini sessiz bir çığlık olarak yineleyerek. Bu huzur için çığlıklar ne köpekler toplumunda, kim duyar? Çığlıklar neden bu den sessiz?

Ece bana "Tanrı yoksa herşey mübahtır" diyorsun sen demişti, oysa ben "Tanrı varolduğu için herşey mübahtır" diyorum. Garip bir din anlayışı işte.

Bir yaz gecesi dinginliğini özlüyorum, bana hiçbir gıcığı olmayacak bir yaz gecesini... Ve her gün "gitmek mi zor kalmak mı zor" teranesini yinelemek tüm tinsel ve maddi dengemi bozuyor. Midelerim, gözlerim, başlarım, yüreklerim ağrıyor...

Dünyamsın benim, zorbam, düzenim,
Bundan gözlerim göğe çevrili, ellerim denizde.
Hiç katılmadan sende yaşıyorum,
dirimimsin benim, doğarken öldüğüm.


Bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır.
Aradıkça batıyorum karanlık kuyulara..
Kimse duymuyor çığlıklarımı..


Umarım şiirlerini ölüm kavramını derinden algılayarak yazmış ve intiharında da sanatındaki kadar başarılı olmuş bir kadının analizini yapabilme konusunda başarısız olmam.

Keşke benimde karşımda her zorluğa rağmen dimdik duran ve beni sevebilen biri olsaydı. İnsan tek başına dağ olamıyor bazen.

Ah! Ya benim ele geçirilemez coşkularım, varolamamış henüz biçimleyemediğim. Neredesiniz siz ey bilinçsizliğin bilinçlere varılamaz yengisinden sonra ulaşır esriklik alanları?

..uzun upuzun çok güzel yollar düşüyoruz, çok acımasız korku tünellerinden, çok gülünç karanlıklar içinden, olduğumuz bulunduğumuz zamana ve yere varmak, orada durmak için, ağulu tınısını duymak için yaşamın; dolu dizgin bir koşturu ölüme doğru..

Kuşum ve ben bir aynada
uyuyoruz, kafesimiz yatağımız
yüzlerimiz eşlerine baka baka
sonsuz kar altında uyuyoruz
kuşum ve ben.
Eşim ve ben kızıl bir bağla
bağlıyız birbirimize
Çözülürse yoksulluk sevinir
Aynamızın içinde tek bu bağ...
Kızıl kıskanç eşim kuşum ve ben...

Elim narin uzanamam, geri alamam.
Bir dönüştü tekrarlanan,
Ruhlanan bardaklarda şarap tadardık,
Unutanlardan değil hatırlayanlardık


Çok yalnızım, mutsuzum
Göründüğüm gibi değilim aslında
Karanlıklarda kaybolmuşum
Bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
Aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
Kimse duymuyor çığlıklarımı
Duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
Bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım
Ümidimi yitirmişim
Biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
Arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye
veda edeceğim.

Tüm atomlarımı bir arada tutan bir sıvı, bir zar var gibi (nar taneciklerini kaplayan zar örneğin) ve işte o zar dışsal bir etkiyle zorlanmakta ve zarın en küçük kıpırtısı atomların bir arada duruş kombinasyonlarında bir değişim yaratıyor. Ama tek tek ne atomları, ne zarı, ne kıpırtısını, ne de kombinasyonundaki değişimi, ne de değişimin kendisini açıklayamıyorum. Unutmaya çalışıyorum.

Biliyorum, bir gün dayanamayacak küçük kalbim. Arkamı dönüp güvendiğim ve inandığım her şeye veda edeceğim.

Akıl hastanesinde hastalardan biri: "Hepiniz bir gün buraya geleceksiniz, gelecek, geleceksin, gelecekler" demiş.

Yeryüzündeki aşk olasılığı ve süreci de karıncaların karşılaşmaları ve yaklaşık 10 saniye birbirlerine dokunmaları oranında.

Uyandığımızda yalnızlığın yanıbaşımızda uyuduğunu görmek..

Ölürken, kahkahamı ona bırakacağım.

Zamanı azaldı artık, zorlanmış bedenimin, Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...

"Sahneden çekilirken, yaşamıma karışmış herkesi selamlıyorum."

                                                           ********


“Nilgün ölmüş. Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağı atarak canına kıymış. Ece Ayhan söyledi. Çok değişik bir insandı Zelda. Akşamları belli bir saatten sonra kişilik hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana. Yüzü alarır, bakışlarına çok güzel ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi. Çok da gençti. Sanırım, otuzuna değmemişti daha. Ece ile gergedan için yaptığımız söyleşide ondan söz ettim: Bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu. Dönüp baktığımda bir acı da buluyorum Nilgün’ün yüzünde. O zamanlar görememiştim. Bugün ortaya çıkıyor.”
(Cemal Süreya)

                                                            **************

Yukarıda belirttiğim gibi, Nilgün Marmara'nın sanılan ama ona ait olmayan şiirler sözler, kaynaklarıla birlikte paylaştım. Eğer yanlış olan bir içerik varsa uyarın lütfen.



"Yalnızlık" şiiri Nilgün Marmara'ya ait değildir! Kaynak Link

"Maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın. Hepiniz mezarısınız kendinizin” dizeleri Nilgün Marmara'ya ait değildir!!  Bu dizeler Serdar Aydın'a aittir.  Kaynak Link 

"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" diye bilinen dizeler Nilgün Marmara'ya ait değildir! Kaynak link

“Ağrımasa bilir miydim, yüreğimin yerini” sözü Nilgün Marmara’ya ait değildir!
Söz, Sennur Sezer’in “Yankı” şiirinden alıntılanarak oluşturulmuştur. Kaynak Link

“Beklentim yokmuş gibi davranıp içime dünyalar kadar umudu sığdırmaktan yoruldum.”  sözü Nilgün Marmara’ya ait değildir! Kaynak Link

"Bak bu yara annemden, işte bu babamdan, buradaki ilkokul öğretmenimden, ha şu en derin olan mı onu ben açtım bilmeden. En çok da o acıtıyor canımı, en çok o kanıyor.” sözünün Nilgün Marmara’ya ait değildir! Kaynak Link

“Ben Babamın Yuvarladığı Çığın Altında Kaldım” sözü Nilgün Marmara'ya ait değildir!
Sosyal medyada Nilgün Marmara (1958-1987) imzasıyla paylaşıldığına şahit olduğumuz “ben babamın yuvarladığı çığın altında kaldım” sözü, şairin “Kan Atlası” adlı şiirinde ayrı olarak ve tırnak içinde yer almış olup, aslında Avusturyalı yazar Ingeborg Bachmann’a aittir ve yazarın Malina adlı romanında geçer.
Kaynak Link



Tanrı’yla aynı fikirde değilim!
İntihar edenlerin
Cehenneme gideceği konusunda.
Kainatın yaratılışına
Katılmaktan bıktığımda ruhum...
İntihar edeceğim bende
Denenmemiş bir yolla
Nerdeyse bütün akıllı kalpler
İntihar edip siktir çekmiş yeryüzüne
Ben ateist değilim, babasıymış gibi
Tanrı’ya küsen bir çocuğum
Eğer Tanrı intihar edenleri ve Nietzsche’yi
Cehenneme gönderirse
Cehennemde yanmayı tercih ederim ben de
Tanrı dürüstlüğü sever..
Tanrı’nın hayal gücünü beğenmiyorum
Ben Tanrı olsam
Peygamberler göndermez
Direk konuşurdum insanlarla
Ben Tanrı olsam
Hitler’i iyi kalpli bir Yahudi olmakla cezalandırırdım
Yahut yetenekli bir yazar yapardım onu
İçindeki kötülüğü insanlara değil
Tuvallere boşaltırdı
Ben Tanrı olsam
Devletler yok olur
Gül kokulu bireyler var olurdu sadece
Atlar çılgın zamanlar koşardı
Ben Tanrı olsam
Düşünce gücüyle herkesin
İstediği karakter olmasını sağlardım
Dünya bir şiirin
Yaratılım sürecine dönüşürdü böylece
Ben Tanrı olsam intihar ederdim
İnsanlarla birlikte
Acı çekmeyi öğrenemediğim için...
-Cesar Mendoza-








15 yorum:

  1. Nilgün Marmara severek okuduğum, hassas, insan ruhunun inceliklerine inebilen, derin düşünen bir şair-yazar. Ne kadar genç yaşta hayata veda etmiş. Pek çok yerli, yabancı, yaşarken değeri bilinmemiş sonradan ün kazanmış değerli sanatçı var. İtalyan yazar Pavese de öyle değil mi? Günlerin, yılların birikimi belki bir anda son buluyor. Yazık...
    Videolar da çok iyi seçilmiş. Bazı bölümler içimi ürpertti.
    Esen kalın. Sağlıkla, umutla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Goethe'nin sözü varya; "Dünya hassas kalpler için cehennemdir" diye. Nilgün Marmara bipolarmış zaten, hem gelgitleri hem içinde çözümleyemedikleri, ki yazdıklarına bakılırsa merdivensiz dipsiz bir kuyuda yaşıyormuş gibi..

      Yıllar önce intihar etmiş birinin otopsisine girmiştim, yazdığı intihar mektubunu okumuştum, yakın zamanda da nikah şahidim intihar etti, ki çok hayat dolu bir kadındı. İntihar benim de hayatta en çok korktuğum şeylerden biri, anlık bir his bence o. Mehmet Pişkin dışında kimseyi görmedim ben buna bile isteye gideni. Kimse çaresiz kalmasın hayatta..

      Sil
  2. Bu kadar gençken, hayatı terk etmeye karar vermiş birinin önünde saygı ile eğiliyorum. Bunu artık şimdi söyleyebiliyorum, zira belki de bizlerden çok daha önce bazı şeyleri görüp, değmeyeceğine karar verdiğini anlayabiliyorum.

    İnternette sadece Nilgün Marmara' nın değil, bir çok yazar ve şair hakkında yanlış bilgiler, sözler, yazılar dolanmakta. En doğru bilgi, kesinlikle basılmış kitaplardadır.
    Yayınınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nilgün Marmara'yı ne bu duruma getirdi bilemeyiz elbet. Sylvia Plath'la aynı şeyleri yaşadı hissetti belki. Belki bipolar, içinden çıkamadıkları, ya da içinde çözdüğü şeyler mi bunlara sebep oldu. Belki hepsi birdendir.
      Ama Nilgün Marmara hakkında beni en üzen şey, eşinin ölümünden sonra verdiği demeçti. Aynen alıntılıyorum. “Şiir yazdığını bile bilmezdim, bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler yazardı.” Ne acı birşey değil mi? Aynı hayatı, evi, yatağı herşeyi paylaşan iki insanın birbiriyle olan, ilgi alaka, kopukluğunun boyutu, vahim.

      İnsanlar birşey paylaşmayacaksa, birbirinden bu kadar kopuk ve habersiz olacaksa evlenmesinler. Hele birde böyle bir çiftin çocuğu olduğunu düşünsenize? Belki Nilgün'ün ailesi de öyleydi ya da eşinin bilemeyiz. Ama, hayatta, kalabalıkta, evinde, evliliğinde, kendi içinde yalnız bir kadının intiharı çok sürpriz olmasa gerek. Yazdıkları da zaten bunun hazırlığı gibi..
      Sevgiler..

      Sil
    2. Mehmet Pişkin tamamen kendi iradesiyle ve isteğiyle bu işe kalkışanlardan. Yine de bu kararından döndürülebilir miydi, evet mümkündü bence.
      Evet, Nilgün Marmara' nın bipolar olduğunu öğrenmiştim. Bipolar olan insanlar hakkında epey bilgilendim, zira çok yakın iki arkadaşım da bipolar, biri yaşıyor, biri maalesef intihar etti. Onun yaşamı, zorlukları ve hayata bakışıyla ilgili çok farklı bir noktada olduğunu hep gördüm izledim, çünkü çok yakındık. O da evlendi, hem de birbirlerine çok aşık olarak, doğumda çıktı ortaya hastalık. Eşi çok uğraştı, hiç bırakmadı ama öyle bir yer geldi ki, dayanamadı, bitirmek istedi. Çocukları da artık üniversite çağına gelince ayrıldılar.
      Aslında bu kadar detaya girmemin sebebi, insanların ne yaşadığını yakından bilemez kimse. Nilgün Marmara kendini öyle bir kapatmıştır ki, eşi bile olsa ona ulaşamaz. Kendini açtığı yer sadece şiir-edebiyat ortamlarıdır, bilinmez. Çünkü hepsinin kişiliklerinin canlandığı, aydınlandığı yerler çok farklı. Kimi hüzünden edebi kimliklerden beslenir, kimisi ruhanilikten, kimisi ise negatiflikten. Biraz doluymuşum galiba kusura bakmayın. :/
      Bence genlerinde bu tür rahatsızlığa yatkınlığı olanlar kesinlikle çocuk yapmamalı.
      Tadına ve keyfine varılacak bir hayat yaşanması dileğimle.
      Sevgiler,

      Sil
    3. Aşk olsun ne kusuru. Biz de bilmediğimiz şeyler öğreniyoruz aslında birbirimizden. Nilgün Marmara kendini ne kadar kapatsa da yanına gidip, canım ne yazıyorsun ne yapıyorsun ne okuyorsun diye sormak büyük çaba gerektirmiyor. Ben de eşim de birbirimize sorarız, ne okuduğumuzu ne izlediğimizi hatta sonra üzerine sohbet edip analiz yaparız. Belki de o yüzden bu kadar garipsedim.

      Arkadaşınız için üzüldüm, keşke hayata tutunabilecek gücü olsaydı.. Aslında güçsüzlükte değil kastettiğim, tükenmekle ilgili sanırım.. Hastalığını kabul eden birine yardım edilebilir ama kabul etmeyen biri için ne yapılsa faydasız.. Benim de tanıdığım vardı bipolar, asla kabul etmiyordu ve gelgitler dengesizlikler derken, senaryolar yazmalar a dediğine b demeler, hatta hatta kendini ilah üstü ruhani bir varlık gibi görmeye başladı. Narsistlik arşı alaya ulaştı, iyice çekilmez bir hal aldı ve bana hayatının yanlışını yapınca hadi by by dedim. Birbirimize iyi güzel anlamda çok şey kattık dost olarak ama o da bir yere kadar.. Çünkü artık beni hasta etmeye başlamıştı, negatifliği, dengesizlikleri, sürekli kendini övmeleri, empati yoksunluğu vs vs.. O tür insanlarla uğraşmak cidden yürek sabır istiyor..
      Yazdıklarınız için tekrar tekrar teşekkür ediyorum, mutlu ettiniz..
      Sevgiler..

      Sil
  3. Çok güzel bilgilendirici bir paylaşım olmuş teşekkürler
    Bu kadar genç yaşta hayattan vazgeçmek kolay olmasa gerek. Çok acı.. . 😥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onun için çok zor olduğunu sanmıyorum. Aklıma Mehmet Pişkin geliyor her intiharla ilgili birşey duysam okusam.. Nedeni niyesi bilinmez ama Goethe'nin sözü nokta atışı: "Dünya hassas kalpler için cehennemdir"..
      Sevgiler..

      Sil
  4. Ne güzel bir içerik olmuş. İki isim de sadece isimlerini okumamla birlikte bana hüzün veriyor. Bazı popüler dize ve şiirlerin ona ait olmamasına ben de şaşırdım. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sırça Köşk'e başladım göya yılbaşında, kenara bıraktım sonra bakarım diye, 6 kitap okudum yerine. Daha Günlükler var bir de. Fazla hüzünlü melankoli..
      Sevgiler..

      Sil
    2. Sırça Fanus* :) İnanır mısınız ben depresif bir zamanımda okumuştum. Normal insanlar aman dur iyi olayım okuyayım der ben hiiiçç :) Belki de bu nedenle empati kurabildim ve kitabı çok sevmiştim. Ama evet depresifti. Yine de, kitabı depresif bulanların şanslı olduğunu düşünüyorum, çünkü demek ki bir eşikten bakıyorlar kitaba, o eşiği geçmemişler ne mutlu ki. Bence yazar o eşiği geçtiği için yaşadıklarını yazabilmiş, yani en basitinden hislerini anlatabilmiş. Kendini anlamayan biri onları yazamaz diye düşünüyorum. Tabi sonrası da hüzünlü ve trajik...
      Plath'ın Günlükler'i benim de elimde var. Ama mesela ona da şimdilerde başlayacaktım vazgeçtim. Kafam ve ruh halim almaz diye düşünmüştüm. Yine de öylece sevdiğim biri. Çok narin ve güzel gülüşlü görünüyor fotoğraflarda. Belki de bu nedenle onu seviyorum...

      Sil
    3. Ben bu kitaba neden sürekli Sırça Köşk diyorum, bir yerde daha öyle yazmıştım biri uyarmıştı yine :)
      Nilgün Marmara içeriği için çok okudum, çok araştırma yaptım açıkçası bu melankoli karamsarlık sıktı beni. O yüzden Plath'ı bir süre rafa kaldıracağım sanırım. Bardağın sürekli boş tarafını görüp, arabesk mod takılanlara tahammülüm yok son zamanarda.. :)

      Sil
    4. Sırça Köşk isimli bir kitap daha var belki o yüzdendir. Yazarı Sabahattin Ali.
      Evet katılıyorum. Melankolik ruh hallerinin özünde çok fazla kendine odaklanmak var. Aslında bu kendine odaklanmak da değil de, yani işte bencillik diyebileceğimiz bir durum var. O yüzden böyle uçlarda hissediliyor olabilir. Tabi emin değilim. Ben böyle hissettiğimde aslında ardındaki durum bu oluyor, kendimden yola çıktım. Şimdi cahil cahil yorumumla genellemeyeyim. :) Ben de arabesk şeylere göz deviriyorum bu sıralar. İçimi sıkamıyorum.

      Sil
    5. Öyle insanları anlamak zor, açıkcası artık kimseyi anlamak içinde kendimi paralamıyorum..
      Bu sıralar değil hep yap bence arabesk şeylere göz devirmeyi.. Ben çok geç öğrendim elin derdini kendime dert etmemem gerektiğini ve ruh emici insanlardan uzak durulması gerektiğini..

      Sil