03 Temmuz 2024

Altı Çizili Kitap Cümleleri - 49

Uçurumlar var, var uçurumlar diyorum ben, insanla insan arasında, kendiyle kendi arasında.
-Nilgün Marmara-



Sevdiğiniz biri ortadan kayboluyor ve siz onun başına ne geldiğini hiç bilemiyorsunuz, varın düşünün! insan deliye döner!
-Milan Kundera-


Hemencecik kaynaşıvermiştik, çünkü ikimiz de tutunamayanlardan, ömür boyu hep "dışarıda" kalanlardandık. 
-Aslı Erdoğan-



O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.
-Yaşar Kemal-


Bazen hiç tanımadığımız bir insanı; onun sizden uzakta geçen zamanını belirleyen kişi olduğunuzu fark edersiniz. Bu aslında sanatın ve bir yumak haline gelmiş sorunlarınızın neticesidir. İçe dönük hayatınızın ve uslanmaz dilinizin size kazandırdığı parlak tecrübe...
-Umay Umay-



Herkesin kendine yakın bulduğu, diğerlerine tercih ettiği konuşmalar vardır. Ve çok defa beklenmedik bir anda, unutulmuş ıssız bir köşede rastlanılan bir insan, sıcacık konuşmasıyla insana benliğinin bozuk yollarını, sığınılacak bir köşeciği, zamanı, insanların aptallıklarını, yalancılıklarını unutturabilir.
-N.V. Gogol-


Başkalarının gözünde, olduğunu sandığım kişi değil idiysem, ya ben kimdim?
-Luigi Pirandello-


Neden en iyi insanlar bile sanki hep başkalarından bir şeyler gizler, hep susar? Sözlerinin yel olup gitmeyeceğine emin olduğun zamanlarda bile neden yüreğinden geçenleri dosdoğru söylemezsin? Herkes olduğundan daha ketum görünüyor, sanki hemen dile getirirlerse duygularının zedeleneceğinden korkuyorlar...
-
Fyodor Dostoyevski-



Haklısınız, suskunluğu sağır edici onun. İlkel ormanların sessizliğidir bu, ağzına kadar yüklü olan. Bizim o suskun dostumuzun uygar dillere surat asmakta inat etmesine şaşıyorum zaman zaman.
-Albert Camus-


Biz, olmadığımız şeyiz, hayat kısa ve hazin. Gecenin içinde dalgaların sesi, gecenin kendi sesidir; ve kim bilir kaç insan ruhunun derinlerinde duymuştur onun, derinlerde çoğalan boğuk köpük sesleriyle yankılandığını, karanlıkta paramparça olan umut gibi! Elde edenler ne çok gözyaşı döktü, başaranlar ne çok gözyaşı yitirdi! Deniz kıyısında gezinirken gecenin sırrını, uçurumun içyüzünü gördüm bütün bunlarda. Ne çok insanız yaşayan, ne çoğuz kendini kandıran!
-Fernando Pessoa-



Bazı kadınlar yakalanamaz, durdurulamaz ve kimseye ait olamazlar. Onlar zaten kendilerine bile ait değildir de, o karmaşık bir mesele. O kadınlara yalnızca yakın durulabilir, yakalanıp durdurursan, kendine ait kılarsan... Ölüverirler. Çünkü onlar kuş gibidirler. Böyle uçucu kadınlar, tepeden aşağıya inen bir bisiklet gibi, fren yaptıklarında düşeceklerini pek iyi bilirler. O yüzden belki de hayat boyu kendilerini en sevdiklerinden bile korumak mecburiyetindedirler. Kendilerini durdurup öldürüverecek şeylere karşı dikkatli olmaları gerektiğini –her nasılsa- bilirler. Onlar, insanı ancak frensiz bir seyahate davet edebilirler. Zira fren yaparlarsa artık onlar, o kadınlar değiller. Bozulmuş bir oyuncak gibi kıymetsizler. Kanatlarının altına rüzgârı aldığında uçabilen kuşlar gibi, rüzgârsız kaldığında bir lokma ete dönüşen kadınlar... Ve adamlar, ekseriyetle, kadınları eğitilebilecek kuşlar sanırlar. Bilir misiniz? Eğiticiler, eve dönsünler, uzaklara uçmasın diye önce kuşların kanatlarını biraz kırarlar... Ama kimi kuşlar ve kadınlar, gökyüzü kadar uçmayacaklarsa ölüvermeyi tercih ederler.
-Ece Temelkuran-


Herkesin kalbinin çizildiği bir yer var. Orada görünmez bir duvara çarpıyorsun. Daha öteye gidemiyorsun. Bütün dünyan o çakıldığın yerden uzanabildiğin yere kadar oluyor artık. Ben de o günlerde bir yerde çakıldım işte. Ama tam nerede bilemiyorum. Hiçbir zaman da bilemeyeceğim bunu.
-Emrah Serbes-

Tanıdığım en güzel insanlar; Yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi, kaybetmeyi yaşamış ve en diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş insanlardır. Bu kişiler yaşama karşı geliştirdikleri kendilerine has takdir, direniş, duyarlılık ve anlayışla / şefkat, nezaket, bilgelik ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doludurlar. Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar, onlar oluşurlar.
-
Elisabeth Kübler-Ross-


Umudumu yitirdim.
Artık, yapılabilecek en iyi şeyin, sayfalarrı anılarımla doldurmak olduğunu düşünüyorum. Neye yarayacaksa!  Yaşadıklarım, yazdıkça kim bilir nasıl bir şeye dönüşecek! Abartacağım, yalan söyleyeceğim, unuttuklarımı anımsıyormuş gibi yapacağım. Sonunda, hikayemi bir başkası yaşamış gibi olacak. Kendimi, sözcüklerin arasında, cümlelerin içinde başka biri olarak bulacağım. Yalanlarıma inanacağım.
Bir zamanlar çocuk olduğuma inanamıyorum. Büyüdüğüme de inanamıyorum. İşe giden, işten dönen, içine kapanık, sessiz adamı sokakta görsem tanımam. Siz tanır mısınız?
-Hüsnü Arkan-


Her gün birlikte yaşadıkları yılları düşündü. Nasıl bu duruma geldik Selim? Bir arada olmanın kaçınılmazlığından başka bir neden yok muydu bizi yaklaştıran? Aramızdaki boşluğu nasıl doldurmalıyım? Sen olmadan seni nasıl öğrenmeliyim? Belki de, bu kısa huzursuzluğu duyduğum için, dantelin kıvrımlarından gözümü bir türlü ayıramadığım için benimle övünürdün. Koca ayı, derdin, düşünür gibi bir halin var. Dikkat et midene dokunur sonra. Zarar yok; yaşasaydın da beni yerin dibine batırsaydın. Bin kere esir alsaydın beni, Selim! Öyle durma hiç konuşmadan. Ağır bir söz söyle; utandır beni. Söyle, de ki: bin tane kitap okumak gerek. Geceleri de uykusuz kalınacak.
-Oğuz Atay-


Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. 
Lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok 
burada dursun. 

Şuraya bir cümle koydum. Bırak, acımızı birileri duysun. Hem 
zaten şiir niye var? Dünyanın acısını başkaları da duysun! 

Acı mıhlanıp bir kalpte durmasın. Ortada dursun. Olur ya biri eline alır 
okşar, biri alnından öper. Az unutursun. 

Buraya tabiatı koydum. Ağaçları, suyu, ovayı, dağı. Onlar bizim 
kardeşimiz, çok canın sıkılırsa arada onlarla konuşursun. 

Buraya küçük mutlu güneşler koydum. Günlerimiz karanlık ve
çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın. 

Buraya, bir inanç bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak, 
o inat neyse sen osun


Buraya yolun yokuşunu koydum. Bildiğim için yokuşu. Zorlanırsa 
nefesin, unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organ, valla bak, 
aklında bulunsun.

Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor, 
ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun. 


Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak: sen şahane bir 
okursun. Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. N' olcak ki, 
bırak patronlar seni kovsun! 

Burada bir tutam sabır var. Kendiminkinden kopardım bir parça, 
(bende çok boldur) lazım oldukça ya sabır ya sabır, dokunursun. 

Burada güzel çaylar var. Bu aralar senin için çok önemli. Bitki 
çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar. Demlersin, maksat 
midene dostluk olsun. 

Şuraya Youtube 'dan müzikler. Bach dinle filan, koydum. Ama 
müzik konusunda sen benden daha iyisin, koklayıp buluyorsun. 

Buraya bir silkintiotu koydum. Kırk dert bir arada canına 
yandığım, kırkına birden deva olsun...

-Birhan Keskin-
 

                 İyi ki doğdun Sarmaşık 🎂🎀💕🎉🎈                                       




4 yorum:

  1. Altı çizili cümlelerden seçim yapmak her zaman zor, ama her kişiye göre bir birinci de olmalı değil mi? Bu kez Birhan Keskin'in dizelerini alıyorum, müzik için ise Tango With Lions-In A Bar:)

    YanıtlaSil
  2. Birhan Keskin'in bu şiiri çok müthiş...

    YanıtlaSil