14 Mart 2025

Edouard Louis / Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri (Alıntılar)


Her şey bir fotoğrafla başladı... 9

Fotoğrafı kendisi çekmiş, yirmili yaşlarında. Kendi yüzünü çekmek için herhalde makineyi ters tutmuş. Cep telefonuyla henüz tanışmadığımız, kendi fotoğrafını çekmenin sıradan bir şey olmadığı zamanlar. 9


İzah edecek sözcükleri bulmakta zorlanıyorum ama verdiği poz, bakışları, saçlarının duruşu, bu fotoğraftaki her şey özgürlüğü, önünde uzanan ihtimallerin sonsuzluğunu ve belki de, aynı zamanda, mutluluğu çağrıştırıyor. 9

Ben doğmadan önce özgür -ve mutlu- olduğunu unutmuş muydum? 9

Birlikte yaşarken, onca yıl boyunca, şimdi hatırlamasam da onun da bir zamanlar düşler kuran bir genç olduğunu düşünmüştüm mutlaka fakat bu fotoğrafı bulduğumda bunu uzun zamandır düşünmediğimin farkına vardım, bu benim için çoktandır sorgulamadığım, genel geçer bir bilgiye dönüşmüştü. Bütün çocukluğum, bedeniyle temas halinde geçirdiğim bu on beş yıl boyunca ona dair bildiğim hiçbir şey ya da neredeyse hiçbir şey bana bunu hatırlatamıyordu. 9-10

Her şey başka türlü olabilirdi.. 10

Mutluluğu görmek beni mutluluğun yıkımına yol açan adaletsizliği de görmeye mecbur bıraktı. 10

Bu fotoğrafa bakarken ağladım çünkü istemeden de olsa, belki de aksine, onunla birlikte ve bazen ona rağmen, bu yıkımın aktörlerinden biri olmuştum. 10

Kardeşimle kavga ettiğim gün - yaz mevsimiydi. 10

Beni asıl yaralayan söylediği şey ya da bunun doğru olduğunu bilmem değil, bunu senin yanında söylemiş olmasıydı. 11

Kardeşimin bana, benim yaşamıma, benim acılarıma ait bir şeyi sana göstermesine kızmıştım.
Kim olduğumu bilmeni istemiyordum.
Hayatımın ilk yıllarını beni tanıyacağın korkusuyla geçirdim.
 11

Sanki tüm çocukluğum, aslında, tersten yaşanmıştı. 12

Okuldaki çocuklar ibne olarak görülen biriyle arkadaş olmak istemiyordu. Çünkü bu kimsenin hoş karşılayacağı bir şey değildi ve ben bunu bilmeni istemiyordum. 12

Daha dokuz ya da on yaşında hüznün ve umutsuzluğun tadına aşina olduğumu, içimdeki bu duygular yüzünden erkenden yaşlandığımı, her sabah kafamda sorularla uyandığımı bilmeni istemiyordum: Neden olduğum kişiydim?..... Bundan yıllar sonra, bir tartışma sırasında, sana çocukluğumdan nefret ettigimi söylediğimde bana deliymişim gibi baktın ve dedin ki: Eh ama yüzün hep gülüyordu! 12

Bu hikayenin ilk sayfasının başlığı şu olabilirdi : Bir oğlun oğul olmama mücadelesi. 13

Sonunda mutlu olacağım,diye fısıldamıştı kulağıma. 14
Bana edebiyatın asla kendini tekrar etmemesi gerektiği söylendi ama ben hep aynı hikâyeyi yazmak istiyorum, baştan bir daha, bir daha, bir daha yazmak istiyorum, onun gerçekliğine ait parçalar görünebilir olana kadar aynı hikâyeye dönmek, ardında gizlenenler sızmaya başlayıncaya kadar onu delmek istiyorum. 15

Bana edebiyatın duyguları vitrine çıkarmaması gerektiği söylendi, ben de bedenin ifade edemediği duygular fışkırsın diye yazıyorum. 15

Bana edebiyatın asla bir siyasi manifestoya benzememesi gerektiği söylendi, bense şimdiden cümlelerimin her birini bir bıçağın ucunu sivriltir gibi sivriltiyorum. 15


Çünkü artık biliyorum ki edebiyat adını verdikleri şeyi, onunki gibi yaşamlara ve bedenlere karşı inşa ettiler. Çünkü artık biliyorum ki ona dair ve onun yaşamına dair yazmak, edebiyata karşı yazmaktır. 15

Annemin öyküsü bir düşle başlıyor. 18

Ondan daha güçlüydüm, bu yüzden de başımı öne eğip oturmuyordum. Ama yaşamak da değildi bu. Yorgun düşmüştüm. Sürekli hazırlıklı olmaktan, her an kendimi savunmaya hazır olmaktan, bu şartlarda yaşamaya mecbur olmaktan yorulmuştum. 19

Geriye kurabileceği tek bir düş kalmış, kendisiyle aynı durumda olanlar gibi o da bu düşü kurmaya başlamış, bu düş de başa dönmekmiş, Zamanı Başa Sarmak. 19

Bir özgürleşme hikâyesi yazmak için yola çıkmışken neden üzücü bir hikâye anlatıyormuş gibi hissediyorum? 19


Yaşlar akan öfkeli gözlerle müziği kapattı ve bağırdı: Bırakın bir kere de ben mutlu olayım be lanet olsun böyle hayata!!! Benim hiç mi hakkım yok mutlu olmaya? 20

Onu evde mutsuz görmeye o kadar alışmıştım ki yüzündeki mutluluk bana derhal ifşa edilmesi gereken bir sahtekarlık, bir ayıp, bir yalan gibi görünüyordu. 21

Bunu düşünmekten utanıyordum, sana yemin ederim, ama yine de sürekli bunu soruyordum kendime: Sen bu iki çocuğu hangi akılla yaptın? 25

Aşık olmuş, bir eve taşınmışlar. Bir çocukları olmuş, ben, onun yanında kendini iyi hissediyormus çünkü o farklıymış ama süratle başka birine –bir başka değişle– diğerleri gibi birine dönüşmüş. 25

Omuz silkerdi bunları anlatırken, zaten yaşamı sonsuz bir omuz silkişe dönüşmüştü. 25

Aşağılanıyordu ama seçeneği yoktu ya da olmadığını düşünüyordu, ikisi arasına çizgi çekmek zor, yirmi yıl boyunca onunla kaldı....  Düşlerini gerçekleştiremedi. Bir bakıma hayatını teşkil eden kazalar silsilesi olarak gördüğü şeyi onaramadı. Zamanda yolculuk edemedi. 26

Bir yanılsamaya mı kapılıyorum yoksa? 27

Başka bir yaşama layık olduğundan ve yaşamın soyut olarak başka bir yerde, sanal bir dünyada var olduğundan emindi, hemen şuracıkta bir yerdeydi ve yaşamın gerçek dünyada bu yaşama denk gelmesi kazara gerçekleşmişti, o kadar. 27


Bir soru daha:Yaşamını belirleyen şey kadınlık durumuysa, ben bu yaşamı anlayabilir miyim? 28

Beni çevreleyen dünya tarafından bir erkek olarak inşa edilmiş, algılanmış ve tanımlanmışsam? 29

Bir erkek nedir? İktidar, kuvvet, öbür oğlanlarla dostluk mu? Bende yoktu bunlar. Cinsel saldırıya uğrama riskinin yokluğu mu? 29

Monique Wittig’in lezbiyenlerin kadın olmadığını, bu mecburi kimlikten kaçtıklarını söylediği gibi, olduğum kişi hiçbir zaman bir erkek olmadı ve beni ona (anneme) en çok yaklaştıran da işte bu hasarlı gerçeklik. Onun kim olduğunu ve yaşadıklarını anlamayı belki de bu sayede burada, varlığımın bu yok-mekânında başarabilirim. 29

Yaşamını belirleyen şey kadınlık durumuysa, ben bu yaşamı anlayabilir miyim? Beni çevreleyen dünya tarafından bir erkek olarak inşa edilmiş, algılanmış ve tanımlanmışsam? 29

Başka bir yaşama layık olduğumdan ve bu yaşamın soyut olarak başka bir yerde, sanal bir dünyada var olduğundan emindi, hemen şuracıkta bir yerdeydi ve yaşamının gerçek dünyada bu yaşama denk gelmesi kazara gerçeklemişti, o kadar. 33

Azimle mutsuzluğa yol almak... 35

Yoksulluğun da bir kullanım kılavuzu vardır ama öğrenmek için kimsenin onu okumaya ihtiyacı yoktur 37

Ne yapabilirdi? Tamamen boğulmamak için elinden geleni yapıyordu. 38


Fakat o anlarda bile görüyordum, keder yüzünü asla terk etmiyordu. 39

Bu sürekli tekrar tekrar düşündüğün bir şey mi? Bir gün arkadaşlığın seni bu yaşamdan kurtarabileceğini sandın. 41

Galiba ondan hoşlanıyordu da, onca yıl kendine bile itiraf edemeden onu sevmişti. 41

B
abamın kendi ailesine bu kadar kötü davranırken başkalarına, tanımadığı insanlara neden bu kadar kibar, hatta cömert davrandığını, onlara yardım etmeye, iyilikte bulunmaya, kendi ifadesiyle yardımlarına koşmaya neden bu kadar hevesli olduğunu anlamadığını söylerdin, bence ev yaşamı onu boğuyordu ve ailesine ailesi olmanın, kederinin yüzleri olmanın bedelini ödetmek istiyordu.. 42

Bedenin tümüyle değişiyordu, mutsuzluk senden kayboluyordu. 43

Gerçekleşen toplumsal mucizenin farkında mıydın acaba? Ansızın beliren bu kendinin dışına çıkma ihtimalinden? Bence evet. 43


Senin hikayeni anlatmaya bir kadının hikayesini anlatma niyetiyle başlamıştım ama şimdi farkına varıyorum ki senin hikayen, kendi yaşamının ve babamla birlikte yaşamının seni mecbur bıraktığı varolmayışa karşı, bir kadın olma hakkını elde edebilmek için mücadele veren bir varlığın hikayesiymiş.
43

Hala ağlıyor, hâlâ sık sık ağlıyor, kolayca aşık oluyordu. 44

Sanki bu aşk bunalımı psikolojik bir unsur olarak rol oynayıp sosyolojinin alışagelmiş yasalarını -belli bir çevreden insanların ekseriyetle aynı çevreden insanlarla görüşmesi ve sınıflar arası ilişkinin neredeyse mümkün olmaması bağlamında- delik deşik etmişti. 45

Kendini terk edilmiş hissediyordun,
öyleydin,
yalnızdın. 45

Çocukken seninle kasabada dolaşırken ayrıcalıklı insanları, belediye başkanını, kasaba eşrafını, eczanenin, bakkal dükkanının sahiplerini görünce genelde bir nefret uyanırdı içimde, çünkü erişmeye iznimin olmadığı tüm ayrıcalıklara onların sahip olduğunu görürdüm. 47

Onların bedenlerinden, özgürlüklerinden, paralarından, hareketlerindeki rahatlıktan nefret ederdim. Benden o gün evime gelen temizlikçi kadın olmayı istediğinde, bu benim de o bedenlerden birine dönüştüğüm anlamına mı geliyor? 48

O nefret ettiğim bedene mi dönüştüm?
48

İlişkimizin tarihi ayrıldığımız gün başladı. Sanki seninle zamanı tersine çevirmiştik, sanki önce ayrılmış sonra ilişki kurmuştuk, her şeyin temelini sanki ayrılık atmıştı. 48

hayatımla hayatın arasında oluşmaya başlayan uçurum.. 48

Birden seninle olan tüm alışverişimiz çatışmaya dönüşmeye başladı. 49

Genelde hiç var olmuyordun artık, belleğimden silinmiştin. Sanki seni hiç tanımamışım gibi yaşıyordum. 49


İntikam vasıtasıyla bir sınıf firarisine dönüşüyordum  ve bu şiddet senin o güne kadar maruz kaldığın tüm şiddetlere ekleniyordu. 50

Aptalca ama tanıdığım, yeni dünyama ait insanların bizi görmesinden korkuyordum. 50

Bütün gün yanımda konuşmadan yürüdü. 51 

Dönüş treninde bir metre bile yoktu aramızda ama bedenlerimizi yüzlerce kilometrenin ayırdığını hissediyorum.
51

Çocukken birlikte utanırdık; evimizden, yoksulluğumuzdan. Artık senden utanıyordum, sana karşı. Utançlarımız ayrılmıştı. 51

Kırılması mümkün olmayan lanetli bir çemberdi sanki bu. 52

Gerçeği inkar etmek için deli gibi çabalıyordu ama ben görüyordum, kendi yaşamını mahveden uğursuz işleyişin oğlunun yazgısında tekrarlandığını görüyordu. Kırılması mümkün olmayan lanetli bir çemberdi sanki bu. 52


Ona eşcinsel olduğumu açıkladığımda, bana endişeli gözlerle, Yatakta da kadın oluyorum deme bana! Orada olma bari! diye yanıt vermişti.
Bu artık beni güldüren bir hikâye. 53

Aramızdaki toplumsal mesafe tüm ilişkimizi o kadar zehirlemişti ki senin gözünde sadece sınıf şiddeti üreten bir araçtım ve bu durum beni neredeyse öldürüyordu. 54

Bazı ayrılıklar kesin kopuştan daha insafsızdır; artık eskisi kadar sert geçmiyordu tartışmalarımız, bağırış çağrışlar kesilmişti, kapılar çarpılmıyordu, olan sadece şuydu ki birbirimize söyleyecek söz bulamıyorduk. Yaptığımız -az sayıda- telefon konuşmalarında sadece onu dinliyor ve yaşamın önceden belirlendiğine, sonsuza kadar sabitlendiğine kanaat getiriyordum. 55

Ama sonra dedim ki içimden: Bitti ya. Artık onu beklemeyeceğim. Artık onu asla beklemeyeceğim. Beklemekten bıktım. 57

Seninle gurur duymuştum. Sana bunu söyledim mi? 57

Uzaklaşmamız bizi yakınlaştırmıştı. 59

Tuhaf sahiden, ikimiz de tarihin kaybedenleri olarak başlamıştık bu hayata, o bir kadın, bense asi, canavar bir çocuk. Ama bir matematik denklemindeki gibi, kusursuz bir simetrik dönüş yaşanmış, paylaştığımız dünyanın kaybedenleri kazananlar, kazananlar da kaybedenler olmuştu. 59

Annemin onayıyla babamdan bir şeyler gizl bildiğim için mutluydum, sanki yetişkinlerin dünyasına girmiştim. 60

Bir varsayım: Tahminimce, şu son yıllardaki yakınlaşmamız, uzaklaşmamızla başlayan yakınlaşmamız yaşanmasaydı bu hikayeyi hatırlamayacaktım. Çünkü ilişkimiz değiştiği için şimdi geçmişimize sempati ile bakabiliyorum, daha doğrusu, geçmişin kaosunda gizlenen sevgi kırıntılarını görebiliyorum. 61

Yakınlaşmamız yalnızca onun geleceğini değiştirmedi, geçmişimizi de dönüştürdü.
62

Minik farklılıkların önemi, toplum skalsının en aşağısında olma korkusu, toplumca en fazla küçümsenen, ismi söylenir söylenmez sefalet ve yoksulluk çağrıştıran mesleklerden biriyle anılmama isteği: temizlikçilik, kasiyerlik, çöpçülük.
Bu küçük farklılıkların doğurduğu dehşet bazı günler öfkeye dönüşüyordu: “Bu hemşirelerin de iyice götü kalkmış, diplomaları var diye kendilerini bir bok sanıyorlar ama aslında onlarla aynı işi yapıyorum, fazlasını bile yapıyorum. 62


Tüm sözcükler, tüm gerçeklikler anlam değiştiriyordu. 62

Safdil olmadan, uyduruk, klişe bir ifade kullanıyormuş gibi görünmeden şu nasıl ifade edilebilir: Mutlu olduğunu görmek beni duygulandırmıştı. 63

Tüm dönüşümler gibi, onunkini de er ya da geç yeni bir tanışma bekliyordu. 64


İki defa kandırıldım, üçüncü defa yemezler! Özgürlüğümü çok seviyorum. Geç buldum, hemen kaybedemem. 64

Aşk, ömrü boyunca, daima emir verilen ya da emir alınan, iktidar ilişkilerinin asla askıya alınmadığı bir alan olmuştu. 64

Ona sadece kendini düşünmesi gerektiğini, oğlu bile olsa onun da bir erkek olduğunu ve bir erkeğin daha hayatını mahvetmesine izin veremeyeceğini söylüyordum.
Karşısındaki annesi bile olsa bir erkeğin, bir oğlun, her şeye rağmen bir kadın karşısındaki erkek olarak kalacağını anlamaya başlıyordum. 65

Bir dönüşüm başka dönüşümlere de sebep olur. 66

Doğru, sen Paris'in kraliçesisin. 66

Mutluluk sanki ona gençliğini geri vermişti. 71

Kadın kimliği bazıları için, haliyle, boğucu bir kimliktir. Onun içinse kadına dönüşmek bir fetihti. 75

Değişmek ne demektir?
Bugün ona dair bildiklerimin arasında mutlu bir dönüşüm hikayesi ile çelişen onlarca görüntü ve olay var. 77

Olsun, yine de. Yine de mutlu. Sürekli bunu söyleyip duruyor bana. Artık neyi nasıl düşüneceğimi bilmiyorum. Belki de değişimin değil, mutluluğun ne demek olduğuna yanıt aramak gerekiyordur. Henüz o yanıtı bulmuş değilim ama onun yaşamının, dönüştüğü şeyin, bugün beni bu soruyla yüzleşmek zorunda bıraktığını biliyorum. 77

Bu hikayenin, onun hikayesinin, bir şekilde, sığınabileceği o yuva olmasını dilerim. 78



02 Mart 2025

Altı Çizili Kitap Cümleleri - 55

 


Biz burada anısı olmayan iki adam kırıntısıyız. Birdenbire doğrulup benimle konuşmaya kalksa havaya sıçrayıveririm.
-J.P. Sartre-



İnsanın içinde ifade edilemez bir eksiklik duygusu kalır. Her şey başka türlü olabilirdi sanki. Bütün bu oyunlar bu kadar kötü oynanmayabilirdi.
-Oğuz Atay-


Bazı insanlar vardır. Onlarla yaptığın her sohbet zihninde, yüreğinde derin bir iz bırakır. Ve her defasında onunla oturduğun masadan büyüdüğünü hissederek kalkarsın.
-Tunç Kılıç-


Ne olursa olsun, kime olursa olsun herhangi bir şeyi açıklamanın korkunç yararsızlığı karşısında durakaldım.
-
Charles Baudelaire-


Aşağılanıyordu ama seçeneği yoktu ya da olmadığını düşünüyordu, ikisi arasına çizgi çekmek zor, yirmi yıl boyunca onunla kaldı.... Düşlerini gerçekleştiremedi. Bir bakıma hayatını teşkil eden kazalar silsilesi olarak gördüğü şeyi onaramadı. Zamanda yolculuk edemedi.
-
Édouard Louis-


İster kusur kendinde olsun, ister başkalarında insanları sevemiyordu. Kuyruksuz, acısız, ürküntü duymadan yüzlerine bakabileceği pek az insan vardı.
-Oktay Rıfat-



Bir şey var, adını koyamadığım.
Kırılmaktan öte, parçalanmak gibi.
Toplamaya çalıştıkça dağılıyor.
Dağılıyorum.
Birşey var, halledemiyorum...
-Turgut Uyar-


Neden kendi kendimize sorular soruyor, karanlıkları aydınlatmaya ya da kabullenmeye çalışıyoruz? Gözyaşlarımı yapayalnızken deniz kıyısındaki kumlara gömsem daha iyi olmaz mı? Ama ben asla ağlamadım, çünkü gözyaşları düşüncelere dönüştü, gözyaşları kadar acı düşüncelere.
-
E.M Cioran-


Sizi özlediğimi söylesem yalan söylemiş olurum. Hissettiğim çok derin acı, bir sihir gibi ve sanki buradasınız, benim yanımda ve çok daha fazlası. Ben neredeysem siz de oradasınız ve benliğimin ötesindesiniz. Bunu bir şaka gibi algılayabilirsiniz Milena ama inanın değil. Bazen gerçekten burada olduğunuzu düşünüyorum, hatta beni özlediğinizi ve bana “Nerede kaldı? Artık yazmıyor, Merano’da mı?" dediğinizi hayal ediyorum.
-Franz Kafka-




20 Aralık 2024

Altı Çizili Kitap Cümleleri - 54

 

Olmaz dediklerim oldu. Geçmez dediklerim geçti gitti.
-İclal Aydın-


Mantığının eleştirdiğini, merhametinin savunmasına izin verme.
-Jane Austen-



İnsanlara kendimi anlatmayı, İşlerine geleni duyduklarını fark ettiğimde, bıraktım.
-Mark Twain-



Kimsenin düşüncelerini söylemeye cesaret edemediği bir devir gelmişti.
-
George Orwell-


Yaşamak, yaşamayı sürdürebilmek için kişiliğini bulmak zorundasın.
-Ferit Edgü-


Ormanda iki yol belirdi önümde ve ben daha az yürünmüş olanı seçtim, Bütün fark buradaydı işte.
-
Robert Frost-


Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü.
-Jack London-



Hala çöller kadar susuzuz hakikate, yalana, hayat ve ölüme. İnsanlık daima daha kötü oyuncaklar peşinde koşan bir çocuk..
-Cemil Meriç-



Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum.
-
Sabahattin Ali-


En mantıklı ve nazik insanlar bile, aptallıkla mücadele ederken en sonunda acımasız insan haline gelir.
-
Friedrich Nietzsche-


Bilgiyi, eşit bir tutkuyla aradım. İnsanların duygularını anlamak isterken, yıldızların neden parladığını da öğrenmek istedim..
-
Oliver Sacks-


Kitaplarla ve onların yazarlarıyla birlikte yaşıyorum. Önsözlerle yaşıyorum. Hiç bir yazar şaşırtmıyor beni: çünkü hayatlarını sonuna kadar biliyorum. Gerçek dediğiniz dünyada ise kimin ne yapacağı belli değil. Her gün şaşırtıyorlar beni. Yazarlarımla yaşamak daha kolay.
-Oğuz Atay-


           Bu yıl en çok dinlediğim şarkıcı yine, yeni yeniden Mabel Matiz miş 🌈



26 Kasım 2024

Bitkisel Hayattan Çıkış


 Selamlar, yukarıda ki sembolik Anka Kuşu çizimi sanırım en uygun seçim olur hem başlık hem içerik açısından. Dört aydır yaşadığım aklen, kalben zihnen manen bir bitkisel hayattan çıktım sonunda ve beş aydan sonra bugün kitaba devam edeceğim. Sözde şimdiye bitirecektim ama beş aydır tek kelime bile yazmadım.

Hayatımda aklımda kalbimde bayaa temizlik yaptım. İhtiyacım olmamasına rağmen yeni bir telefon aldım ve eski telefondan hiç birşey aktarmadım, müzik fotoğraf numara vs vs.  Not ettiğim isimler numaralar dışında herşeyi yeniden oluşturacağım. 25 yıl öncesinden kalma mektuplaşmalar, o zaman çok anlamlıydı mektup arkadaşlığı ama artık yükten başka birşey değil, yaktım hepsini. Tüm sosyal medya hesaplarımdaki tüm konuşmaları temizledim, kişileri temizledim onların yerine aklı kalbi ruhu güzel insanlar ekledim tanıdım, on yıl önce kaybettiğim İnstagram hesabımı tesadüfen geri aldım. Kırmızı Ruh

Bu dönemde konuştuğum kişi sayısı sınırlıydı, Makbule hocam kaç kez mesaj attı dönemedim çünkü kimseyle konuşmak gelmedi o dönem içimden ama birazdan arayacağım hocamı. Sadece C. "Heyy neredesin bu haftayı Kırmızı haftası yaptım her gün bir kırmızı" dedi, sonra hep neden yoruma açık değil dediğim Günün Tortusunu yoruma açtı sadece bir defaya mahsus yorum yapamadım. ve Sevgili Momentos telefonda analizini yapacağımız çookk şey birikti :)
O kadar çok şey kaçırdım ve o kadar çok şeyden soyutladım ki kendimi, artık kabuğunu değiştiren yılan mı dersiniz Anka Kuşu misali mi dersiniz yeniden hayata döndüm ve kaçırdığım şeylere yeniden yetişmeye çalışacağım.Gerek doğum günümde gerekse normal olarak mesaj yazanlar arayanlar oldu çoğuna dönmedim, yazdığınız mesajlara yorumlara bakamadım ama hepsine bakıp cevaplayacağım.
Kendinize iyi bakın. Öpüyorum çokça



24 Eylül 2024

Hoşgeldin 40. yaş

Saat on ikiyi geçtiğine göre merhaba yeni yaşım. Şaka gibi koskoca kırk yıl ama sorsanız kafa hala yirmilerinde. Ben büyümemeye inat ettikçe hayat ve insanların iki yüzlülükleri sağlam tokat atarak e hadi zahmet olmazsa kendine gel büyü artık, yaşının insanı ol diyor.. Aslında çok uzun bir iç dökme yazısıyla birşeyler yazma niyetiyle oturdum bilgisayar başına ama kafamdaki çöp yığınından doğru kelimeleri seçmeye çalışıyorum, belki sonra devamını getiririm bu  yazının belki de hiç yazmam..

Neyse hoşgeldin 40. yaş bakalım ne sürprizlerle ne imtihanlarla geleceksin...


“Çünkü ben bu dünyanın nasıl bir dünya olduğunu görünce ; üstüme öyle bir hüzün çöktü ki altında bir çiçek gibi ezildim. Onun için bu masmavi dünyada ne kokum kaldı ne de rengim. Ben bir defterin iki yaprağı arasında değil milyonlarca insanın arasında kurutulmuş bir çiçeğim .”
-Hakan Günday-


20 Ağustos 2024

Altı Çizili Kitap Cümleleri - 53


 Hiçbirimiz dünkü insan değiliz.
-
Matt Haig-


İnsanlar denizinde küçücük bir damlayım.
-
Fyodor Dostoyevski-


Fazla iyi olmak iyi bir şey değil.
-
Orhan Veli Kanık-


Nerede kırıldı benim hayatım? Nerede kendim olmaktan çıktım?
-
Nermin Yıldırım-


Arada bir kendi kendime çıldırdığım oldu, çıt çıkarmadan. Kimseye duyurmadan.
-Ayfer Tunç-



İnsan en az üç kişidir: Kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü..
-Emrah Serbes-


İçimdekileri anlatabilecek birini bulsaydım, belki de bu cinayetleri işlemezdim, dedi. Yalnızlıktan bu duruma gelmiş.
-Oğuz Atay-



Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi,karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu..
-
Charles Dickens-


Dışarıdan gamsız bir pezevenk gibi gözüküp iç dünyamda duygusal biri olmak beni mahvetti.
-
Charles Bukowski-


Pirinç işlemeli bir aynada kırıldı yüzümün diğer yarısı. Herkes uyuyordu. Yüzümün yarısı benim, yüzümün yarısıyla hep yarım öyküler anlatırım. Peki sen, yarım dudaklı bir kadını öpmek ister misin?
-Umay Umay-



Bir insanın bütün varlığı ile, karmakarışık ruhu, esrarı çözülmemiş vücudu, arzuları, itiyatları, ihtirasları, hülasa her şeyi ile size teslim olması, size iltihak etmesi ne muazzam bir şeydir!
-
Sabahattin Ali-


Eskiden tutkuların vardı ve kötü dedin onlara. Ama şimdi erdemlerin var: onlar senin tutkularından doğdu.
-
Friedrich Nietzsche-


Ruh yorgunuyum, gönül yorgu­nuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlama­mış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde dur­mamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da ar­tık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her sefe­rinde yeniden şaşırmak yorgunuyum...
-Murathan Mungan-