Eskiden ihtiyarları umursamazdım; onlara bacakları yürümeye devam eden ölüler gözüyle bakardım; artık görüyorum onları: erkekler, kadınlar, benden yalnızca biraz daha yaşlılar. (s.8)
Eskiden, bir gün gelip kilomu dert edeceğim hayatta aklımdan geçmezdi. (s.17)
Hayır artık bana ait değildi, hiç değildi. ...... Onun hayatını ben biçimlendirmiştim. Şimdiyse dışarıdan, uzak bir tanık olarak katılıyordum. Bu bütün annelerin ortak yazgısıdır. (s.23)
Aşktan doğan ve aşkı öldüren çfkenin doğal çelişkisi. (s.38)
Bir çocuk meydana getirmek öyle labaratuvarda deney yapmaya benzemiyor. Ebeveyni nasıl şelil verirse çocuk ona dönüşür. Sen yenilgiyi baştan kabul ettin, bununda yardımı olmadı. (s.40)
Bir insana güvenmek hata değldir! (s.40)
Gençliğimde beni öyle çok haksız buldular ki, haklı olmak bana pahalıya mal oldu ki kendimi elekştirmekten tiksiniyorum. Ama bunları kabul edecekte ruh halinde değildim. (s.40)
İnsanın sevdiği birinden nefret etmesi öyle yorucu ki. (s.42)
İki kişilik hayat karar vermeyi gerektirir. "Yemek saat kaçta? Ne yemek istersin?" Tasarılar dile getirilir. Oysa yalnızken eylemler önceden tasarlanmaz, bu öyle rahatlatıcıdır ki. (s49)
Katı yürekli miyim ben? Saygı duymadan sevebilmeyi başarabilen insan var mıdır? Saygı nerede başlar, nerede biter? Peki ya sevgi? (s.52)
Telefon insanları yakınlaştırmaz, uzaklıkları doğrular. (s.54)
Genç kalmak demek kişinin canlılığını, neşesini, aklını koruması demekir. (s.58)
Gelecek hakkında peşin hükümlü olmayın. (s.59)
Kendimi sorgulamaktan yorulmuştum. Kelimeler kafamın içinde parçalara ayrılıyordu: Aşk, uyuşma, anlaşmazlık; hepsi manadan yoksun görüntülerdi.Acaba anlamlı oldukları herhangi bir zaman olmuş muydu? (s.61)
İnsanın yaşlanınca neyi kaybettiğini anlayamıyorum. (s. 67)
İnsan kimi yerlerinden katılaşır, kimi yerlerinden çürür, ama asla olgunlaşmaz. (s.67)
Kendimi yalnızlığıma özgürlik deyip her annın usulca tadını çıkarırken hayal edemiyordum. (s.67)
Saygı duymadığım birini sevemem. (s.70)
İnsanın kendine sakladığı can sıkıcı dertleri vardır. (s.77)
İnsanlar doğruların kendilerine söylenmesini kabullenemiyorlar. Güzel sözlerine inanılmasını ya da en azından inanmış gibi yapılmasını istiyorlar. Ben açığım ben açık sözlüyüm maskelerini düşürüyorum. (s. 96)
Bir kız çocuğu orospuların en büyüğüde olsa annesinin bedduasına tahammül edemez. (s.99)
Eskiyi düşündüğümde kendime eğer beni sevmeyi bilmiş olsalar ben de şefkatli bir insan olrdum diyorum. (s.103)
Bana "İnsan kendini yoldurmamalı" demişti. Oysa o da seve seve yolardı beni eline fırsat geçse. (s. 14)
Adliyeden çıkarken sistemin kayıtsızlığına öfkeliydim. (s. 118)
Günlük ne tuhaf şey: içe atılanlar yazıya dökülenlerden daha çok önem taşıyor. (s. 120)
Yirmi iki- yıllık evliliğin ardından insan sessizliğe çok şey atfediyorum. (s.121)
İnsanın yokluğa verecek cevabı yoktur. (s.124)
Her kadın kendini farklı sanır; hepsi bazı şeylerin kendi başlarına gelmeyeceğini düşünürve hepsi yanılır. (s.126)
İki kere iki dört. Seni seviyorum, yalnızca seni. Gerçek yok edilemez. (s.127)
İnsan bir taşa çarptı mı, önce darbeyi hisseder, acı devamında gelir. (s. 132)
Kalbimi incecik dişli bir testereyle dilimliyorlar. (s.133)
Onda bu kadar özel ne bulduğumu anlayamıyorum.(s.134)
Son derece nazik olmasına rağmen gösterdiğim özenin onu rahatsız etme ihtimali olduğunu biliyorum. İnsan bu denli başkarı için yaşadıüında bu yoldan dönmesi, kendi için yaşamadı biraz zor. Kendini başlarına adamanın tuzaklarına düşmemeliyim. (s.134)
İnsan kendini değiştirmeden hayatını değiştiremezmiş. (s.135)
Tanrım! Öfke nasıl da canını yakıyor insanın. (s.136)
Genellikle yalnızlık beni korkutmaz. Hatta ufak miktarlarda olduğu takdirde gerginliğimi alır: sevdiğim insanların varlığı kalmimi yoruyor.(s.141)
Belki de insana en güzel gelen hatıralar her zaman en uzak olanlardır. (s.143)
Kendime sorular sormaktan, cevapları hiçe saymaktan yoruldum. (s.143)
Hiç bir şey yapmayan kadınlar çalışan kadınlardan nefret eder. (s. 145)
Bu yaptığımla gurur duymuyorum. Bir erkeğin hala beni beğenebileceğini kendime kanıtlamaya ihtiyacım vardı. Kanıtladım da. Peki bu ne işime yaradı? Kendimi daha fazla beğenmemi sağlamadı. (s. 159)
Her seferinde dibe vurdum diyorum ve ardından kuşkunun ve mutsuzluğun daha büyüğünü yaşıyorum. (s. 160)
Başkalarının ne diyeceğini artık dert etmeyeceğim. Derinden sarsıldım. Benim hakkımda ne düşündükleri umurumda değil. Ben burada sağ kalma savaşı veriyorum. (s. 162)
Hayal etmek ile görmek bir değilmiş. (s. 165)
Kendime hakim olmayı, kendimi gözlemlemeyi öğrenmeliyim ama bunlar tabiatımda neredeyse hiç yok! Ben içten, şeffaf bir insandım ve aynı zamanda dingindim; şimdiyse kalbim kaygı ve kin dolu. (s. 172)
Niçin artık beni sevmiyor? Gerçi eskiden niçin sevdiğini de bilmiyorum. İnsan kendine bu soruyu sormuyor. (s. 183)
İnsanın başkasının tecrübelerinden faydalanıp kendi derdini anlayamaması ne tuhaf - bana ait olmayanın, bana yardımı dokunmuyor. (s.184)
İçime dert oldu. Acaba insanlar bana bakınca ne görüyor? Nesnel açıdan bakıldığında, ben kimim? Düşündüğümden daha azmı zekiyim? Bu tür soruları sormakgereksiz çünkü kime bana aptalsın diye cevap vermeye cesaret edemeyecektir. O halde bunu nasıl öğrenebilirim? Herkes kendini zeki sanır, aptal olduğunu düşündüğüm insan bile. (s.191)
Başkaları için fazlasıyla yaşadığın için, onların sana yaşattıklarına da çok takılıyorsun. (s.192)
Hüznün derinliklerine doğru inen o korkunç yol. İnsan bir kez mutsuz oldu mu, içinden neşeli hiçbir şey yapmak gelmiyor. Artık uyandığımda plak çalmıyorum. Artık müzik dinlemiyorum, sinemaya gitmiyorum , kendime güzel bir şey aldığım yok. (s.193)
Kendimi başkasının gözünden görmeyi nasıl da isterdim! (s.205)
Bilmiyorum. Artık, her zaman, her yerde, sözlerimin ve davranışlarımın altında benim kaçırdığım bir öbür yüz var. (s.208)
Kadınlar ancak kendilerine verilen şey bir başkasından zorla koparılıp alınmışsa mutlu oluyorlar. Önemli olan verilen şeyin niteliği değil: kazanılan zafer. (s. 209)
İnsan kendi hayatı hakkında bu denli kendini kandırabilir mi! Acaba herkes bu kadar kör müdür yoksa ben budalanın önde gideni miyim? Sadece budala da değilim. Kendime yalan da söylüyormuşum. Nasıl da yalan söylemişim! (s.212)
İnsan hayattan artık keyif almadığında en basit şeyler için nasıl da gereksiz bir çaba harcıyor. (s.224)
Ben kim olduğumu biliyor muyum? Belki başklarının hayatıyla beslenen bir çeşit sülüğüm. (s.225)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder