Bu kitaba uyacak en güzel şarkı da canım İdil'in yazıp söylediği Kaypak sanırım.
Altını çizdiğim alıntılar
"Dinle Küçük Adam!" Bu sesleniş insancıl bir belge, bilimsel değil. 1946 yazında Orgon Enstitüsü'nün arşivi için kaleme alındı. Hiç bir zaman yayınlanması düşünülmedi. Bu, halkın içinden küçük adamın kendi kendine ettiklerini; nasıl acı çektiğini, isyan ettiğini, düşmanlarını sayıp, dostlarını katlettiğini; "millet vekili" olarak ne zaman erki eline geçirse, bunu nasıl istismar ettiğini ve iktidarı, daha önceleri bazı üst sınıf sadistlerinden kendisinin sineye çekmek zorunda kaldığından, daha da zalim olarak kullandığını, on yıllar boyunca ön safiyane, sonra hayretler içinde ve nihayet tüyler ürpererek yaşayan bir doğa araştırmacısının ve hekimin iç fırtınalarının sonucudur. (s.11- Öndeyiş)
Sana geleceği veriyorlar, ama senin geçmişini sormuyorlar. (s.15)
Şu andan itibaren insanlığın geleceği senin düşünmene, senin eylemine bağlı. Ama öğretmenlerin ve efendilerin, senin gerçekte nasıl düşündüğünü ve nasıl olduğunu sana söylemiyorlar; kimse, kendi yazgının yönlendiricisi olarak seni donatacak ve sağlam durmanı sağlayacak tek bir eleştiriyi bile sana yöneltmeye cüret etmiyor. Sen, yalnızca bir anlamda "özgür"sün: Yaşamını kendinin yönlendirmesi için gerekli eğitimden azade, özeleştiriden azade! (s.15)
Seni hiç şöyle yakınırken işitmedim: "Beni, kendimin ve dünyamın gelecekteki efendisi olmaya teşvik
ediyorsunuz. Ama bana, insanın nasıl kendi kendisinin efendisi olduğunu, söylemiyorsunuz, ayrıca bana, hangi yanlış yolda olduğumu, neyi yanlış düşündüğümü, yanlış yaptığımı söylemiyorsunuz". (s.15)
Benim karşımda ağladın, feryat ettin, özlemlerini anlattın, sevgini ve derdini açtın. Seni biliyor ve seni anlıyorum. (s.16)
Kendinin olmayan düşüncelere hayran, ama kendininkine değil. Bir şeyi ne denli az kavrıyorsa, o denli sıkı inanıyor ona. (s.17)
Sana diyorum ki: Kendi kurtarıcın, yalnızca sen kendin olabilirsin! (s.19)
Sen kendi kendini aşağıladığın için, küçük adam, onlar da seni aşağılılıyorlar, seni sevmiyorlar. Onlar seni çok iyi tanıyorlar. Yanlızca kendinin bileceği, en berbat zaflarını biliyorlar senin. Seni bir sembole kurban ettiler, sen de onları kendi sırtında iktidara taşıyorsun. (s.24)
Bu yüzden senden korkuyorum, küçük adam, baş edemediğim bir korku bu.
Dünyanın, insanların bundan sonraki yazgısı sana bağlı. Senden
korkuyorum, çünkü sen, kendinden kaçtığın gibi hiçbir şeyden kaçmıyorsun. (s.24)
Ben Kızıl değilim, Kara değilim, Beyaz değilim, Sarı değilim.
Ben
Hristiyan da değilim,Yahudi de değilim, Müslüman da değilim,
Mormon da
değilim,çok karılı da değilim, eşcinsel de değilim, anarşist de değilim,
boksör de değilim.
Bir kadına, sevdiğim ve hoşlandığım için
sarılırım, yoksa nikah cüzdanım olduğu için ya da cinsel aç dolaşıp
durduğum için değil. (s.26)
Bir anlamı varsa, her türlü yasal kurala uyarım, ama eskimiş ya da anlamsızsa, ona karşı mücadele ederim. ( Hemen savcıya koşma, küçük adam! Çünkü o da aynı şeyi yapar namuslu bir adamsa ). (s.26)
Senin boş, geveze "topluluklarında" bulunmaktansa, düşünceleriyle baş başa kalmayı yeğlediği için, ona asosyal diyorsun. Parasını, senin gibi hisse senetlerine değil de, bilimsel araştırmalara yatırdığı için, ona deli diyorsun. (s.29)
Onu kendi darkafalı ölçülerinle tartıyor ve senin normallik beklentilerine uymadığını, saptıyorsun. Bilmiyorsun ve bilmek de istemiyorsun, küçük adam. (s.29)
Hiç (haydi samimi ol! ) kendi kendine sordun mu, doğrumu , yoksa yanlış mı düşündüğünü? Yanlış mı düşünüdüğünü, sormadın kendi kendine, ancak komşunun buna ne diyeceğini sordun kendi kendine ya da doğruluğun sana kaç paraya patlayacağını. Bunu, küçük adam, sordun kendi kendine, başka hiçbir şeyi sormadın. (s.30)
Seni hayal kırıklığına uğratınca, eşini karalamaya, kötü niyetli
komşunun hoşuna gitmiyor diye, çocuğuna eziyet etmeye, arkadaşını
aldatmaya, iyi yürekliyle alay edip onu sömürmeye, kamçı karşısında iki
büklüm olmaya, verilen yerde almaya, talep edilen yerde vermeye, ama
sevgiyle verilen yerde hiç vermemeye, düşene ya da düşmek üzere olana
bir tekme de sen vurmaya, doğrunun söyleneceği yerde yalan söylemeye ve
yalanı değil de doğruyu kovuşturmaya. Sen kendini hep kovuşturanların
safında buluyorsun, küçük adam. (s.31)
İçindeki en iyi şeyi duyuyu yitirdin. Boğdun onu, ve onu kimde görsen, katlediyorsun, çocuklarında, karında, kocanda, ananda ve babanda. Sen küçüksün ve küçük kalmak istiyorsun, küçük adam. (s.33)
Alçak insan olmaktan vazgeçmeni ve "senin kendin" olmanı istiyorum. 'Sen kendin', diyorum! Okuduğun gazetenin fikri değil, kötü komşunun işittiğin fikri değil, aksine "sen kendin.
Ama gazete yazınca, anlasan da anlamasan da inanıyorsun. (s.34)
Hayatta mutluluk dileniyorsun, ama güvence senin için daha önemli, hatta
bunun bedeli, bütün yaşamın boyunca baş eğmek olsa bile. (s.35)
"Evli olmayan anne" yi, ulaşabileceğin her yerde, ahlaksız yaratık diye
kovuşturmuyor musun, küçük adam? "Evlilik", yani doğru dürüst
çocuklarla, "Evlilik dışı" yani bozuk çocuklar arasında keskin bir ayrım
yapmıyor musun? Ey, bu uydunun mihnet hanesindeki zavallı adam! Kendi
sözlerini kendin anlamıyorsun. (s.41)
İsa bebeğe saygı gösteriyorsun. İsa çocuk, nikah kağıdı olmayan bir anne tarafından doğuruldu. "Evlilik dışı" doğan İsa çocuğu, evlilik dışı çocuk tanımayan Tanrı'nın oğlu diye yücelttin. (s. 41-42)
Bir kız arkadaşın yok ve bir kız arkadaşın olsa da, içindeki "erkekçik"i kanıtlamak için, onu yalnızca cinsel ilişkiden başka bir şey düşünmezsin. (s.43)
Bir bilgenin bu küçük ihmalinden sen, yalan, kovuşturma, işkence,
zindan, cellat, gizli polis ve yatak odası casusluğu, kabadayıcılık ve
muhbirlik, üniforma, mareşaller ve madalyalardan meydana gelmiş, devasa
bir sistem kurdun.. (s.46)
Sen “dinsel hoşgörü”den yanasın. Hangisi olursa olsun, dinini sevmek
için, özgür olmak istiyorsun. İyi hoş. Ama bundan fazlasını da
istiyorsun : Yalnızca senin dinine göre tapınılsın istiyorsun. Kendi
dinine hoşgörülüsün, ama diğer dine değil. Birisi kalkıp, kişisel bir
tanrıya değil de, doğrudan doğaya tapınacak ya da onu sevecek ya da onu
tanımak isteyecek olsa, hiddetleniyorsun. (s.53)
Şu senin vatanseverlere bir bak: Yürümüyorlar; marş marş gidiyorlar. Düşmandan nefret etmiyorlar; her on yılda bir değiştirdikleri can düşmanları var; can düşmanını dost, can dost ve can dostunu tekrar düşmanı yapıyorlar. Şarkı söylemiyorlar. Kız arkadaşlarına sevgiyle sarılmıyorlar; onlarla cinsel ilişkiye geçiyorlar. (s.54)
Tamamen bir rastlantı sonucu b u dünyaya ve sessiz sedasız onu yine terk edeceksin. Korktuğun için bağırıyorsun, müthiş korktuğun için. (s.55)
Sen onun bedenini katlettin, ama fikrini değil. Katle devam ediyorsun, huzur ve düzen adına; ama alçakça katlediyorsun, arkadan sinsice! Beni alanen haksızlıla suçlarken, gözüme bakma cesareti gösteremiyorsun. Çünkü biliyorsun, hangimiz asıl ahlaksız, hangimiz şehvetli ve kaypak. (s.57)
Sen yüreksizsin! Pastamdaki üzüm tanelerini istiyorsun ama güllerimin dikenini istemiyorsun. (s.59)
Sakin ol, küçük adam! Amacım seni aşağılamak değil, aksine şimdiye dek niçin özgürlüğü fethedemediğini ya da elinde tutamadığını, sana göstermek istiyorum. seni hiç ilgilendirmiyor mu? (s.61)
Elbette, elbette, "dehalar" olsun istiyorsun ve onlara saygı göstermeye
hazırsın. Ama sen uslu dehalar istersin, ölçülü ve görgülü ve
delilikleri olmayan... Kısacası bir uyumlu ve uygun ölçümlü deha...
Vahşi, ehlileştirilemez olmayan, senin bütün sınırlarını ve
darkafalılıklarını yıkmaya kalkmayan bir deha... Sınırlı, kısaltılmış,
budanmış ve uydurulmuş bir deha istiyorsun, yüzünü kızartmaksızın, zafer
geçidinde kentlerinin caddelerinde onu gezdirmek için. (s.62)
Diyorsun ki; Her şeyi bu kadar trajik görme! Kendini bütün kötülüklerden sorumlu hissediyor musun? Milyonların küçük adamı, bir zerre sorumluluk taşısan dünya başka olurdu. (s.72)
Hayallerini küçük bir parça hakikat için kullan. Politikacılarını ve diplomatlarını cehennemin dibine yolla! Yazgını kendi avucuna al ve hayatını kaya üstüne kur. Komşunu unut ve kendi iç sesini dinle! Komşunda sana müteşekkir olacaktır. (.s73)
Küçük çocukların sevgisini, azgın, doyumsuz karıların ve heriflerin tecavüzünden koru. (s.73)
Hedefe ulaşmak için her türlü aracın, adi ve alçakça aracın da mübah
olduğunu sanıyorsun. Ama ben sana diyorum: Hedef, ona ulaştığın yoldur.
Bugün atacağın her adım, yarınki yaşamındır. (s.77)
Biliyorum, küçük adam, bir hakikat işine gelmedi mi hemen delilik yaftasını yapıştırırsın. Ve sen kendini "normal insan" olarak görürsün. Delileri hapsettin, normal insanlar yönetiyorlar... Kim öyleyse felaketin suçlusu? Sen değil, biliyorum, sen yalnızca görevini yapıyorsun, ayrıca sen kimsin ki kendi fikrin olacak... (s.88)
Boks maçı yerine kitapçıya git, eğlence merkezlerine gitmek yerine uzak ülkelere seyahat et.Doğayı düzetlmeye çalışma, onu kavramayı ve korumayı öğren.
Sen yaşam değilsin, yaşamın en büyük belasısın; ama anlıyorum, niçin kendini paralı kulene geri çektiğini. Başka bir şey gelmezdi elinden... (s.97)
Toplumsallık ve sevimlilik maskesi ardında sen acımasız birisin, küçük adam. Gerçek yüzünü ele vermeden, benimle yarım gün bile bir arada olamazsın. (s.105)
Bugün sen nasıl seven gençleri hapse atıyorsumn, gün gelecek, kendi pisliğini namuslu insanların yüzüne bulaştırmaki stediğin zaman, sebi de tımarhaneye tıkacaklar. O zaman, bugünkü biçimci bezirgan yargının yerine, hukukla ve iyilikle yöneten başka türlü yargıçlar ve hakikat savcıları olacak. Sıkı, sert yasalar olacak yaşamı korumak için, onlardan nefret edeceksin, küçük adam, ama uymak zorunda kalacaksın. (s.111)
bence de müthişli bir kitap :) bu wilhelm reich ve erich fromm yaa, çok fenalar :) pınar kür'ün de var bir "küçük oyuncu" adlı romanısı :)
YanıtlaSilOna da bakarım bir ara ama bu açık ara favorim oldu nbu türde :)
Sil