Zalim değilim, içtenim sadece.
Eğer düşünmeseydim, çok daha mutlu olurdum.
Yazıyorum çünkü içimde susturamadığım bir ses var.
Başkasını öldürmek için fazla iyi biriydim. Kendimi öldürmeyi denedim.
İhtiyacım olanın insanlar olduğunu söylüyorum ama bana ne faydaları dokundu ki?
Hem çekip gitmek isteyip de hem de hiçbir yere gitmek istememek berbat bir şey.
Sessizlik büyüdü, büyüdü, bir an geldi ki kulak zarlarımın sessizlikten patlayacağını sandım.
Nefret ettiğim bir şey varsa, o da insanların kendinizi berbat
hissettiğinizi bildikleri halde neşeyle hatırınızı sorup 'iyiyim' demenizi beklemeleridir.
Tıpkı bir kasırganın merkezindeki sakin bölge gibi durgun ve bomboştum, çevremdeki karmaşanın içinde yuvarlanıp gidiyordum.
Bir kadının bir tek temiz yaşantısı olması gerektiği, oysa bir erkeğin
biri temiz öteki kirli iki yaşantısı olabileceği düşüncesi beni çileden
çıkarıyordu.
Ben diriliyorum, kalkıyorum işte. Küllerin arasından kızıl saçlarımla.
Benim yüzüme bile bakmadığı sıralarda onu uzaktan uzağa tam beş yıl boyunca taparcasına sevmiştim.
Topluluklar neden böyle imkansız benim için? Aralarında olmayı istiyor
muyum ki? Utangaç halim ve ufacık beynimle onlara uymadığım için mi
büyük romanların ve şiirlerin hayalini kuruyorum?
Ağlayacaktım. Neden ağlayacağımı bilmiyordum ama birisi bana bir şey
söylerse ya da çok yakından bakarsa gözlerimden yaşların boşanacağını ve
bir hafta boyunca ağlayacağımı biliyordum. Gözyaşlarının içimde kabarıp
dolu ve dengesiz bir bardağın içindeki su gibi çalkalandığını
hissedebiliyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder