23 Temmuz 2024

Birhan Keskin / Yol (Alıntılar)


Madem arkandan ağlamamı bile çok gördün bana
Al bu taşlar senin olsun... O halde ve bundan böyle
Bütün davullar vursun, telleri kopsun sazların
boşluğa bağırsınlar, birlikte;
Kan kusacağız.
Kan kusacağız.
Madem dünya bunca zalim
Madem yakışmıyor kalbimize.
Bütün davullar gümlesin
Boşluktan gelen, boşluğu dolduranı
Boşluğa böğüreni
Vursunnnn.
Bak! nasıl kan kusuyor külde uyuyan
Dünya görsün.


İçerde tıkanan çığlık dışarda inliyor
Sabaha karşı
Uyku kabul etmiyor beni
Dışardan bir yerden uzuuuuunnnnuzun
Bir inilti kopuyor.
İçimde zulmün duvarları.
Uykuuuuuuuu
alsana beni koynuna.
Kalktığımda,
banyoya seyirttiğimde gözümden sesler boşanıyor.
İçerde,
sonra bu sessizce akan yaşlar senin, diyor. İçimin duvarlarında
bu taşlar oturuyor,
çıkaramadığım bir ses var, benden onu çıkarıyor,
Taşm sessizliğinde:
Kalın, ilkel, boşluğa doğru, gecenin kovuğundan
dışşşşan doğğğruuuu:
Seni bu yalan dünyaya saldım sonunda
acıyor çoooooookkkkkkkkkkkkk,


Ben seni hep sevgilim ben seni hep
yüzünden geçen dalgalardan okudum.
Gözlerine sevgi okudum ellerine şefkat okudum
Annen seni inkâr etmişti
Aldım etime dokudum.



Yanmamı bekleme benden
Ben ne çok yandım, biliyorsun.
Yanamam ben yanamam
yanamam küllerim uçuyor.
Rüyamda sapladığın jiletler etimde.
Kanamıyor acımıyor.
Acımıyor
Bu dünya buz, bu buz
zzzzzzzzzzzda
Hiçbir şey acımıyor.
Bunlar yalan,
Yalan söylediklerim
Yalan söylediklerin
Bunlar sadece dünyaya yakışıyor.
Küldüm ben zaten
Küldüm zaten küldüm zaaaateeeen
Kalmışsa eğer
Külün içinde şimdi insanım
uyanıyor.
Dünya görsün şimdi.
Bembeyazzzz
dünya.
Yoluna baş koyup buzzzdaaaaaaa
Kan kusanı.


Kırdım, evet, o yalan mekânı kırdım
Çıksın diye ortaya
Çırrrrrmnllçıpplaaaaaaak:
Sen benim yuvamsın,
Yuvanım ben senin.


Beni bilmediğim bir dünyaya attı..
Bir cümlem yok, darrrrrğğmadaaaaaaanum, bundan.
Bir düşümüz vardı, "birlikte yaşlanmak" koymuştuk adım,
çok acıyor, belki bundan. Aşkî bir cümle mi bekliyorsun benden.
Beklemeeeeeeeee.
Mutfakta reçel yapan iki kadın. Kırmızı biberleri filan.
Rüzgâr alan biraz tepe bir yer. Bakınca, iki yandan da
Dünya yuvarlak değil de hafif elipsmiş gibi.
Kaldı ki iki kadın, dünyanın yuvarlağını zaten anlamayan.
Böyle. Kendime inandığım gibi inanmıştım ona da.
Aşk olanın ötesinde bir aşktan söz etmek, aaaaaaah
Bir inançtı desem.
Bu kadar dağılmam kendimi şimdi
bu dünyaya fırlatılmış gibi hissetmem, bundan.
Ne söylememi bekliyorsun
Hava aldıkça sızlayan bir diş var içimde.
Susmam bundan, konuşmam bundan.
Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata.
İnsan olmuştum ilk o zaman.
Ya da bozmuşlardı beni yenidoğandan.
Kendimi acıya teslim ettiğimde hatırladım,
ölünmüyordu, hatırladım.
Ölünmüyoooooorrrrrrrrrrdu.


Acı çekerken de adil ol, diyor bana.
Adil ol. Sen değil misin inanan
hayatın büyük bir kader olduğuna,
kaderi yönlendirmek bile o büyük Kader'in
içindedir fılllllllllllan.
O yüzden şimdi adil ol.
Sus. Söyleme böyle şeyler! Adil ol.
İnanmıyorsun değil mi?
Beni bilmediğim bir dünyaya attı,
diyyyyyyyorum.
Diyorum ki,
Sözde kalıyor her şey. Sözzzzzzzzde kalıyor.
Bir de bana adil ol, diyorsun.



Ey duymayan insanı,
Ey hayat dedikleri büyük kusur.
....
Ey kimselere değişmediğim
Ayrılığın neden bunca ağır?
Hani adalet?
Bir kasım'dan öteki kasım'a
Bir yanım kör bir yanım sağır.


Ben başka bir şey olmak istememmm
İstemedim başka şey.
Sabırla sevgilim sabırla
Acılarımız eşitlensin bu şehirde
diye diye.
Bu şehirde etten geçip kalbe erişene
dek sabırla. Tek, sabırla.
Kaç kişi var bu şehirde
Ruhunu sana kubbe,
kubbeeeeeeeeeeeeeeeee
etmiş!


Büyük keder içerirmiş, gördüm, anladım
Etten geçip aşka varanın sevgisi.
Bunun yanında sevgilim bunun yanında
etin ihaneti, kısaca
hiçbir şeydir.


Şimdi bir masaldan bir peri
Sessizce dinlesin beni,
Alsın yorgun başımı
Alsın cümlemi
Usulca kalbine koysun.
Benim cümle taşıyacak halim
yooooooğğğğğğğ.



Katlanan, insanın birbirine yapışan yaralarından
bir yuva inşa etmektir aşk da, varla yok arasından
Ye ahşabı kemiren de ahşaba dahildir,
değil dışarıdan.
Beyhude insanın yuva arayışı ama
yine de yuva arar insan.
Dışarısı sevgilim, dışarısı senin
kendini sürekli kaçak kılacağın yollardan başka nedir?
Yollar ki hep gider, hep yatay.
Ah ben bu kubbe fikrine o yüzden
takılmışım; kubbe ki yüzseksen derece bir şey,
büyük bir arzuyla mümkün.
Gayret'in bildiğimiz ve unuttuğumuz anlamıyla örülen.


İn ordan, in ordan
İnnnnnnnnn, diyor bana
Zamanın ensesinden.
Ey Adalet'ten söz eden zalim
Şimdi bi dur, düşün:
Ev ki, en büyük mahremiyetti
Kimdi vuran, kimi, en mahreminden?


En acısını sevgilim en acısını
tadayım istedin:
En acısı buydu.


Omurgamı aldın benim.
Omurgamı aldın.
Omurgamı aldın.
Omurgamı.
Niye?


Varla yok arasındayım
Varla yok arasındayım
Hep, varla yok arasındaydım.
Zaten.
Ben bilmedim ki
niye teyelliyim, niye?
Varla yok arasında
Varla yok arasında
Elimde bir kırık testi
Elimde bir kırık testi
Nereye bırakayım!



Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
Yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
Ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
Bilemem, belki bu yüzden
Ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
Beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
Yine de döneyim döneyim istedim.


Ah benim sesimle
Söylesem de, inanmazlar
Benzemiyor çünkü bir dile.
Döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
Döndüğüm bu semâ sensin. Dönnnnnnnnn
düğüm.
Sen benim kara ömrüme vuran
Suyumu harelendiren sevincimdin.


Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin.
Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin
Sen onu nasılsa bin kere daha
Seveceksin.



Günler öylece kendi kendine geçsin diye
Bir camın arkasında durdum
Bana dokunmasın hiçbir şey
Hiçbir şey yarama merhem olmasm
İyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye
Bir camın arkasında durup
Akan hayata ve zamana baktım.
Bilirdim, biliyordum, biliyorum,
Bittiğinde, geçtiğinde,
Azaldığında sızı, iyileştiğimde,
O saman tadıyla karıştığında;
Her şey daha acı olacak.



Ne sanıyorsun?
Ne sanıyorsun?
Benim olan artık
Senin de kaderin:
Dağbaşı,
Oradaki yaralı ıssızlık.



Biz iyileşmeyiz diyor İlhan
Biz iyileşmeyiz bunu bil, diyor.
Biliyordum: ağırdı
Biliyordum: çok ağrıdı
Biliyordum: adım adım
Ben seninle sevgilim
Mutsuz ama bahtiyardım.




Bir masal
bir taş ağırlığında olabilir mi?
Olurmuş meğer.
Birlikte bir masala inanmak istedim
Ben seninle, sadece bu.
Sen beni tek
Tek
Tek
Bıraktın.
Benim artık taş taşıyacak,
Taş kaldıracak, taş atacak
halim mi var!



Evet kara bir ömür bu benimki.
Kara bir toprak.
Gerçekle değil, hakikatle değil,
Kalbimin aklıyla kurduğum
Kara bir ömür.
Yalnız değilim, biliyorum
Binlercesi var, onbinlercesi vardı.
Kara bir ömürle buradan geçen.
Sen bundan böyle
Gerçeğin yan yana getirilmiş
yamalarıyla yaşayacaksın.
Ben çoktan çıvdırılmış bir şeydim
Sevgilim.



İçimdeki çilekeş Fuji'yi tırmanıyor sana
Eski bir mektuptan gözlerime yağma
Dünyanın bütün neonları yanıyor sönüyor
Ve bir fotoğraf iki jiletle paramparça.
Bir su aygın kadar yaralıyım dünyadan
Anlıyor musun?
İçimde uzağa bakan bir zürafa var
Hayat orda burda her yerde kaynıyor.



Kar şiddetle rüzgârla büyük bir kırgınlıkla
vardı gece yansı dağlanna. Gelemem artık yanına.
Ben kaybettiğime ağlayayım sen kaybettiğine ağla.



Ömrümü adadımdı.
Elimden aldığın ve parçaladığın şey bu!
Adaletin adını neden anmıyorsun burada da?
O yüzden büyük yaram
O yüzden büyük öfkem
O yüzden dinmiyor
İçimde hepsi, hıncahınç.
Hıncahııııııııııımnnnnnç.


O kadar uzun yol geldik ki seninle
Şimdi, sen ayrı ben ayrı olan o yolu
Nasıl yürüyeceğiz?
(Biz seninle yoldayken
yanımızdan ovalar, ağaçlar; titreşen
rüzgârlar akmıştı. Bir yolumuz olduğunu,
yol kazalarım, yol yorgunluğunu
o zamanlar biliyor muyduk?)


Ömrü gurbette geçenler gibiydim senin yanında
Duymadm mı, çok söyledim?
O uzun gurbette,
Ben senin "adalet" diye diye nasıl unufak olduğunu
gördüm.
Göre göre, duya duya,
yine de bigâne olarak her şeye.
Bilmedin ki; ben senin gurbetinde delirmemek için
kalbimin aklıyla ördüğüm bir yıldızlı kubbede
yaşadım.
Tecellinin içinde ecel durur sevgilim, görmedin mi?
Adaletin içinde bir zalim oıurur.



Sonra, çoook sonra, bu parçaların sonunda
Sen beni kızım çok seven
Bir anne olarak hatırla.
Ben ki hiç kavuşamamıştım sana.



Fazla insansın sen sevgilim fazla insan
Bir barbarım ben oysa, bir hayvan
Dilim bağışlamaktan söz eder benim
Seninki adalet ve intikam.
Söylemeye gerek var mı sevgilim
Söylemeye gerek var mı şimdi
Yetiştirdiğim en iyi nişancı vurdu beni...



Birini seviyorsan onu öldürme! demek kolay
Oysa her âşık önce kendine sonra yanındakine cellat.
Ve aşkta ölümün bir anlamı vardır, görklü kılınan
Bozulsun diye im
Her ateş önce yanını yoklar sevgilim.
Bundan böyle ne vakit bir yangından artakalan
İsle kararmış bir şair gölgesi görsen
Başıboş, duran, susan, içinden yanan:
Ya da bir kızkardeş, ağlayan kekliğine,
Uzak ve göğsünde klarnet sesiyle dolaşan.


Bunca zaman sonra, neden ona dokunmadığımı
Neden çekmediğimi silahlarımı kınından
Olanı biteni kalbime koyup kendimi çektiğimi
soruyorsan...
Ona dokunmadıysam,
Dokunmadıysam tek bir sebepledir...
Bir barbar ancak eşitine dokunur.


Bir nefeslik can kalsaydı sana liflerdim canımdan
Diyecekler; çok yüksekti ondaki zindan
Görmeli, eline almalı, sıvazlamalıydın, öğretemeden
Yazgına kanat ol kol ol diyemeden ayrı düştüysem senden.
Buna yanarım çok, en çok buna yanarım inan.
Onaramazdım kırdığım yerleri
Onaramazdın kırdığın yerleri
Son bir nefesle sana sanidımdı.
En acısı buydu.
En acısı buydu.


Aşk iki kişi arasında asla eşitlenmeyendir
Ben bir Divan şairi değilim ki sevgilim
Sana bercesteler düzeyim
Yine de giderayak, gözlerine, ellerine, ayaklarına
Tutulmuşluğumu herkes bilsin isterim.
Ben bu çıldırmış vaktin, ben bu yılan zamanının
Paramparça edilmiş şairiyim. Ne diyeyim!
Yine de içimde, çoook eskiden kalma bir
Ya leyi... ya leyyylllllllllllUe
Bir çöl gecesine ismini bırakayım.



Sözde kalır sevgilim
Sözde kalır bütün sözler
Aşk çünkü, aşk çünkü kendine
Bir yol, bir ideoloji ister.
Bilirim, çöl rüzgârında çalıdır bazı yaşlar.
Sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde
Bir tarihe başlayacaksın, orası işte
Benim tarihimle başlar.
Ve say, geriye doğru, tek tek
Sende kalsın şimdi al bu taşlar.



Bu orman uğultulu, bitecek mi, ne zaman?
Binlerce yıl varmış, çizik içindeyim dallan aralamaktan.
Ağacın tek tek kendini gösterdiği o manzara çok mu uzak?
Bu orman bombardıman. Uzun, çok uzun bir kış geçirmişiz,
bir de yaz, biraz uzan, uzan. Bizim korktuğumuz kadar
yokmuş. Yazda çocuklar varmış en azından.
Bir seyreklik olarak gülüymüş dünyanın bahar,
onu atlamış mıyız? Biz onu hiç koklamadan... koklamadan...
Rutinin şen şakrak yeri, arada sıçrayan.
Dallan aralamadan dallan aralamadan. Koklamadan mı?
Baktım. Başı dönmüştü dünyanın ormanın uğultusundan.
Bana kırlann tekdüze, ovanm rutin, nehrin durgun,
arada sıçrayan yerini bağışla. Tekrar.
Bir zamanlar vardı, bana onu bağışla. Tekrar.
Biraz yüksek bir düzlük, dağlann haşmeti başlamadan.



Rüzgâr gibiydiler, dünyada biz onlarla rüzgâr gibiydik.
Tuhaf bir boşluk duygusu yaratıyor şimdi
Onların burada olmaması.
Otların sesinin uzak durması da demek bundan..
...
Rüzgâr gibiydiler, dünyada biz onlarla rüzgâr gibiydik.
Bulutlardan otlardan çayırdan geçer nehre değerdik.
Dağlara göçer dağlardan iner adımızla yaşardık.
Bir şimşek çakımıdır dediydik ömür, bunu onlardan bilirdik.
Yakıcı güneş, mağrur yeldi gençliğimiz
Yaşlımız yüzünde yağmur taşır saçlarım uzatır, ahhhhh
Dı. Dı. Dı. Dı...dık.
İçimin kederini çeken atlar, yokuşu düz eden atlar.
Kalbimi ısıtan atlar.
Kahverengi bir akşam var burada, onlar yoklar.


İki sürgün, dili çalınmış içlerinden ve yolda.
Bütün bir gece oturup boş kâğıtları karaladık.
Uzun uzun susmak olmalı bu.
Takılıp kalmış bir kumaş parçasıyım ben ağaçta.
Çekik gözlü kadınlar çizdin kuma sen bir ara.
Değil burası bizim evimiz, burası da,
olmaz bize ev burası, burası değil, burası değil
diye diye kaç yıl oldu yoldayız.
Ama bizden biri gibi artık bizde
suyu kurumuş bir ağlamak ve
bir rüzgârlı bayır içimizde.



yazamadığım göremediğim duyamadığım kadar içine
kaçmış meğer içim: upuzun ip-ince bir sabırla
suyunun yolunun uykusunun uzağına...
içime: kör derinlik kör katman kör küme.
bir kaplumbağa duruyor. Orada, kör.
beni duymuyor, bir kaplumbağa orada, beni görmüyor
üzeri serin üzeri mavi üzeri toz: bir hatıra.
uyanmıyor, gaz, uyanmıyor, toz.
uyandırmaya çalıştım
onu.
Bilmiyor o.
beni.



Onlar, otlar, burada yoklar. Dedim sana.
Bunca zaman geçti, çok bekledim, sen bekleme
hâlâ yoklar.
Ben durdum, bekliyorum, onlar yoklar.
Çok bekledim. Böylece,
katıladım kendimi, durdum, taş oldum. Yoklar.
Biri sonra kırdı taşımı.
Yana devrildi biri. İki oldum. Yoklar.



İLHAN İLHAN..
I Göğsümden geçen sıkıntıdan konuşuyoruz.
II Kubbenin yanlan vardır, onlann bir ismi olmalı diyorsun.
III Hayret insanın içinden geçer bir gümüş an'dır biliyorsun.
IV Ben ki hep göklere baktım, hep göklere baktım.
V İki şey var ki hiç unutmuyorum diyorsun.
VI "Vanp bir cananda karar kıldın mı"?
VII Durmuştun, durmuşsun, duruyormuşsun.



Halimi anlatacak sözler yazamam artık
Bu kavruk mektuba
Rüzgârdan yan yatmış otlar koydum
Gerisini sen anla.
Ankara,
Kekliğinim, boynumda bir siyah halka.



Aşkın da sabrı vardır,
Gün eflatun hazır, dur.
Bağla atını söğüdün gölgesinde.
taştığı yerde aşkın
Ota bak, çimene, dur
Daha da zor olacak durmazsan, ilerde.
Dur,
Bırak, bazı sesleri kulak dinlesin.
Bazı sesleri kalp inlesin, dur.




Sen beni yandın, öyle! yanmak nedir bildin, öyle!
Yandın da n'oldu? Söyle.
Senin hiç sözcüğün ağrıdı mı,
alçaksın sen, ağrıdı da mı böyle?
Ben sözüme ruhumu verdim, yükseldi,
yükseği incittim, böyle!
Olanı biteni çektim, kanımı unuttum, böyle.
Sen dünya mülkündesin, öyle!
Ben sabahı ettim içimde sızlayan bir şeyle.
Sen beni yandm, beni yandın sandın, böyle.
Sen yanmak gör, ben kendimi kül ettim
Sen bu alçaklıkta dur, ben otlara gittim.


Neşeyle yaptıklarımdan geçtim
Kederle durulan yere geldim,
İnce uzun bir öfkenin sessiz ipiyle
Günün saf ışığının altına çömeldim.
...
Yenildim ben, unutuldum ve üzgün
değilim inan.
Büyüktü çünkü onların dünya arzusu
Benim otların sesiyle kaplı kalbimden
Söktüm atımı söğüdün gölgesinden
Şimdi yol benim yeniden.
...
Bir cümledir insan
arşla ferş arasında ve hep haklı
Vardım işte demek için
ömür denen cisimde saklı.


"Ben farklılığım dan gurur
duymuyorum ben ayrılığa
toptan karşıyım hakim bey."
AHMET GÜNTAN


2 yorum: